Haraç ve cizye vergisi nedir?
Haraç ve Cizye: Osmanlı'da Vergi Sistemi ve Anlamları
Osmanlı'da vergi sistemi, devletin ayakta kalması ve işleyişini sağlaması için hayati öneme sahipti. Bu sistemin iki temel direği ise haraç ve cizye idi. Bunları anlamak, o dönemin sosyal ve ekonomik yapısını kavramak açısından önemli.
Haraç, öncelikle gayrimüslim çiftçilerden alınan bir tür arazi vergisidir. Toprağın mülkiyeti devlete ait olduğu için, toprağı işleyen çiftçilerden bu işleme hakkı karşılığında bir bedel alınırdı. Bu vergi, ürünün cinsine ve miktarına göre belirlenirdi. Örneğin, buğday, arpa gibi temel ürünlerden belirli bir oran alınırdı. Bazen bu oran, ürünün 1/10'u (aşar) ile 1/2'si arasında değişebilirdi. Ancak haraç denince akla sadece buğday, arpa gelmezdi; bağlar, bahçeler, meyve ağaçları da bu vergiye tabi olabilirdi. Önemli olan, toprağın işlenmesi ve buradan bir gelir elde edilmesidir.
Deneyimlerime göre, haraç vergisinin uygulanması oldukça esnekti. Bölgesel farklılıklar, ürün çeşitliliği ve dönemin ekonomik koşulları vergi oranlarını etkilerdi. Bir köyde arpa ekiliyorsa farklı, diğerinde üzüm yetiştiriliyorsa farklı bir vergilendirme söz konusu olabilirdi. Bu, devletin yerel ekonomiye uyum sağlama çabasının bir göstergesiydi.
Cizye ise, gayrimüslim erkeklerden alınan bir tür kelle vergisidir. Bu vergi, İslam hukukuna göre, askere gitme zorunluluğu olmayan gayrimüslim erkeklerden alınırdı. Yani, Müslüman erkekler askere giderken, cizye ödeyen gayrimüslim erkekler bu yükümlülükten muaftı. Bu, kişisel bir vergiydi ve kişinin yaşına, ekonomik durumuna göre farklılık gösterebilirdi. Genellikle üç farklı dilim vardı: zenginler, orta halliler ve fakirler için ayrı ayrı belirlenmiş cizye miktarları bulunurdu.
Cizye'nin amacı sadece ekonomik bir gelir elde etmek değildi. Aynı zamanda, gayrimüslimlerin devlete bağlılıklarının bir simgesiydi ve onlara can ve mal güvencesi sağlandığının bir göstergesiydi. Bu güvence karşılığında bu vergi alınırdı. Cizye'nin miktarı, dönemin parasıyla ifade edildiğinde, kişiden kişiye değişmekle birlikte, ortalama bir köylünün yıllık gelirinin küçük bir kısmını oluştururdu diyebiliriz. Örneğin, bir yıllık cizye miktarı, birkaç yumurta veya bir miktar ekmek parasına denk gelebilirdi. Bu da cizye'nin ezici bir yük olmaktan ziyade, sembolik bir karşılık olduğunu gösterir.
Peki, sen bu vergileri nasıl daha iyi anlayabilirsin? Şöyle düşün: Eğer Osmanlı döneminde bir gayrimüslim çiftçi olsaydın, toprağını ekip biçtiğinde elde ettiğin ürünün bir kısmını devlete vergi olarak öderdîn (haraç). Eğer olgun yaşta bir erkek gayrimüslim isen ve askere gitmiyorsan, yine devlete bir miktar para öderdîn (cizye). Bu, hem senin hem de ailenin can ve mal güvenliğinin sağlanması karşılığında bir ödemeydi.
Bu iki vergi türü, Osmanlı'nın kapsayıcı ve farklılıkları yönetme biçimini de ortaya koyar. Devlet, sadece Müslüman tebaadan değil, gayrimüslim tebaadan da adil bir şekilde vergi alarak hem kendi gelirini güvence altına alır hem de farklı toplulukları devlete entegre etmeye çalışırdı. Tabii ki, her dönemde ve her yerde uygulamada farklılıklar olmuştur. Ama genel çerçeve bu şekildedir.