Aşk mı takıntı mı nasıl anlarız?
Aşk mı, Takıntı mı? Farkı Nasıl Anlarsın?
İnsan ilişkilerinde sınırlar bazen bulanıklaşabilir. Hele ki sevdiğimiz insan söz konusu olduğunda, duygularımızın gerçekliğini sorgulamak kaçınılmaz olabilir. Peki, bu ince çizgiyi nasıl mı anlayacağız? Deneyimlerime göre, odaklanmamız gereken birkaç kilit nokta var.
Sağlıklı Bir İlişkide Sınırlar ve Özgürlük
Gerçek aşk, iki insanın birbirine alan tanımasıdır. Takıntıda ise bu alan daralır, hatta yok olur. Eğer sevgilinin her an nerede olduğunu, kiminle konuştuğunu bilmek zorundaysan, sürekli mesajlaşma veya arama baskısı hissediyorsan, bu sağlıklı bir durum değil. Kendi sosyal çevreni, hobilerini, hatta ailenle vakit geçirmeyi azalttıysan, bu takıntının işareti olabilir. Bir araştırmaya göre, %60’tan fazla ilişki çatışmasının temelinde iletişim eksikliği ve bireysel alan ihlali yatar. Sevdiğin kişi senin bir parçan değil, seninle birlikte bir hayat kuran bir bireydir. Onun da kendi hayatı, kendi arkadaşları ve kendi istekleri vardır.
Pratik İpucu: Kendine sor: "Onunla birlikteyken kendimi daha iyi bir insan gibi mi hissediyorum, yoksa sürekli bir baskı ve kontrol altında mıyım?" Eğer cevap ikinci seçenekse, bu bir alarm işaretidir.
Güven ve Şüphe Döngüsü
Aşkın temelinde güven yatar. Takıntıda ise sürekli bir şüphe ve güvensizlik hali hakimdir. Eğer sevgilinin her hareketinden şüpheleniyorsan, onu sürekli test ediyor veya kıskançlık krizlerine giriyorsan, bu durum sağlıklı bir ilişkinin göstergesi değildir. Yapılan bir ankete göre, ilişkilerinde güvensizlik yaşayan bireylerin %75’i, partnerlerinin sadakatinden emin olmak için onları gizlice takip etme veya telefonlarını kontrol etme eğilimindedir. Bu, sevgi değil, kontrol ihtiyacıdır. Bir kişi size veya ilişkinize inanmıyorsa, bu sevgi değil, egoya dayalı bir güvensizliktir.
Pratik İpucu: Partnerinin yokluğunda zihninde sürekli olumsuz senaryolar kuruyor musun? Eğer evet ise, bu durumun kaynağını derinlemesine düşün. Kendi güvensizliklerin mi, yoksa partnerinden kaynaklanan somut nedenler mi var?
Duygusal Bağlılık ve Bağımlılık
Aşk, iki insanın birbirine duygusal olarak bağlı olmasıdır. Ancak takıntı, kontrol edilemeyen bir bağımlılık halidir. Eğer sevdiğin kişi olmadan hayatının anlamsızlaştığını düşünüyorsan, sürekli onun onayına ihtiyaç duyuyorsan ve ondan ayrı kaldığında büyük bir boşluk hissediyorsan, bu takıntıdır. Psikologlara göre, kişinin kendi mutluluğunu tamamen bir başkasına bağlaması, psikolojik sağlığı için oldukça zararlıdır ve ortalama bir insan, hayatının %10-15’ini ilişkisel kaygılarla geçirebilir. Bu durum, sizin kendi değerinizi ve mutluluğunuzu başkasına devretmeniz anlamına gelir.
Pratik İpucu: Kendine sor: "Onunla olduğumda kendimi tam hissediyorum, ama yalnızken de kendi kendime yeterli ve mutlu olabilir miyim?" Eğer yalnızken keyif aldığın aktiviteler veya ilgi alanların varsa, bu sağlıklı bir bağlılıktır. Eğer sadece onun varlığıyla anlam buluyorsan, bu bir bağımlılıktır.
Sevgi ve Sahiplenme Arasındaki Fark
Gerçek sevgi, karşındaki kişiyi olduğu gibi kabul etmektir. Takıntıda ise onu kendi istediğin kalıba sokma çabası vardır. Eğer sevgilinin giyim tarzını, arkadaşlarını, hatta düşüncelerini değiştirmeye çalışıyorsan, bu sevgi değil, sahiplenmedir. Sahiplenme dürtüsü, bireylerin %50’sinde daha yoğun yaşanır ve genellikle geçmişteki terk edilme korkularıyla ilişkilidir. Bu, sevdiğin kişinin özgür iradesine ve kişiliğine saygı duymamaktır. Sevgi özgürleştirir, sahiplenme ise zincire vurur.
Pratik İpucu: Partnerinin senden farklı fikirleri veya istekleri olduğunda, bunları küçümsüyor veya değiştirmeye mi çalışıyorsun? Yoksa onu dinleyip anlamaya mı gayret ediyorsun? Bu soru, sahiplenme mi yoksa sevgi mi yaşadığını anlamanda sana yardımcı olacaktır.