Allah gözle görülür mü?

Allah gözle görülür mü?

Bu soru, insanlık tarihi kadar eski, felsefi ve dini metinlerde defalarca tartışılmış bir konu. Gözle görmek, bizim için bir şeyi var kabul etmenin en temel yollarından biri. Peki, Allah'ı gözlerimizle görebilir miyiz? Deneyimlerime göre, bu sorunun cevabı hem karmaşık hem de derin bir anlayış gerektiriyor.

1. Kur'an-ı Kerim ve Görme Meselesi: "Gözler O'nu İdrak Edemez"

Kur'an-ı Kerim'de Allah'ın görülmesiyle ilgili en net ifadelerden biri, En'am Suresi 103. ayetidir: "Gözler O'nu idrak edemez; O ise bütün gözleri idrak eder. O Latif'tir (incelikleri bilen), Habîr'dir (her şeyden haberdar olandır)." Bu ayet, Allah'ın bizim dünyevi algı sınırlarımızın ötesinde olduğunu açıkça belirtir. "İdrak edemez" ifadesi, sadece görmeyi değil, aynı zamanda kavramayı, kuşatmayı da içerir. Yani, bizim sınırlı duyularımız ve akıllarımızla Allah'ı tam anlamıyla kuşatmamız, O'nu bir obje gibi algılamamız mümkün değildir.

  • Sınırlı Algı: Bizim gözlerimiz, belirli bir ışık spektrumunu algılayabilir. Ultraviyole veya kızılötesi ışınları göremeyiz. Sesleri belirli frekans aralıklarında duyarız. Koku ve tat duyularımız da sınırlıdır. Allah, bu fiziksel algıların çok ötesinde bir varlıktır. O, mekandan ve zamandan münezzehtir. Bir şeyi "görmek" için onun bir mekana sahip olması, bir boyutu olması gerekir. Allah ise böyle bir şeye ihtiyaç duymaz.
  • Musa (a.s.) ve Görme Talebi: Kur'an'da bahsedilen bir başka önemli olay da, Musa (a.s.)'ın Allah'ı görmek istemesidir (A'raf Suresi 143. ayet). Allah, Musa'ya dağa bakmasını emreder ve dağ paramparça olur. Bu olay, Allah'ın tecellisinin dahi bir dağı yerle bir edebileceğini, dolayısıyla bizim gözlerimizin buna dayanamayacağını gösterir. Bu, Allah'ın kendini gizlemesi değil, bizim algımızın yetersizliğidir.

2. Allah'ın Varlığının Delilleri ve "Gönül Gözüyle" Görme

Allah'ı gözlerimizle göremesek de, O'nun varlığının delilleri her yerdedir. Evrenin düzeni, mükemmel işleyişi, canlılardaki karmaşıklık, her şey O'nun varlığına işaret eder. Bu, "gönül gözüyle" görme olarak tabir edilebilir. Yani, akıl ve kalp ile tefekkür ederek, varlık alemindeki işaretleri okuyarak O'nu hissetmek, O'nun varlığını idrak etmektir.

  • Evrenin Düzeni: Evrendeki her gezegenin yörüngesi, fizik yasaları, kara deliklerin varlığı, galaksilerin dansı... Tüm bunlar tesadüfen oluşmuş olamaz. Bu muazzam düzen, bir yaratıcının varlığını işaret eder. Hubble Uzay Teleskobu'nun yakaladığı galaksi görüntüleri, nano boyuttaki canlıların mikroskobik yapıları, hatta bir kar tanesinin mükemmel simetrisi, O'nun sanatsal kudretinin birer delilidir.
  • İnsan Vücudu: Vücudumuzdaki her bir hücrenin işleyişi, DNA'mızdaki bilgi, beynimizin karmaşıklığı... 100 trilyon hücrenin kusursuz uyumuyla çalışan bir sistem. Kalbimiz günde ortalama 100.000 kez atar, beynimiz saniyede milyonlarca bilgiyi işler. Bunlar, tesadüfen oluşmuş olamaz.
  • İşaretleri Okuma: Bir ressamın resmini, bir yazarın eserini görmek gibi. Resmi veya eseri görürüz ama ressamı veya yazarı direkt olarak görmeyiz. Ancak eserlerinden onların varlığını ve sanatını anlarız. Allah'ın eserleri de O'nun varlığının en büyük delilleridir. Bu, bir nevi dolaylı bir "görme"dir.

3. Ahirette Allah'ın Görülmesi (Rü'yetullah) İnancı

İslam inancında, ahirette müminlerin Allah'ı göreceği inancı (Rü'yetullah) geniş kabul görür. Bu, dünya hayatındaki görme biçimimizden farklı bir görme olacaktır. Nasıl bir görme olacağı tam olarak bilinemese de, bu, Allah'ın müminlere bir lütfu ve en büyük mükafatı olarak kabul edilir.

  • Hadislerdeki İşaretler: Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in bazı hadislerinde, müminlerin ahirette Allah'ı dolunay gibi net bir şekilde görecekleri ifade edilir. Örneğin, Buhari ve Müslim'de geçen bir hadiste şöyle buyrulur: "Sizler Rabbinizi, ayın dolunay halini gördüğünüz gibi açıkça göreceksiniz. O'nu görme hususunda bir sıkıntı çekmeyeceksiniz." Bu, dünyadaki sınırlı algılarımızın ahirette kalkacağına, Allah'ın bize farklı bir görme yeteneği vereceğine işaret eder.
  • Mahiyeti Bilinmez: Bu görmenin mahiyeti, dünyevi algılarımıza benzetilemez. Mekandan ve zamandan münezzeh olan Allah'ı görme, bizim şimdiki algıladığımız anlamda bir "görme" olmayabilir. Ancak, müminlerin ahirette O'nun cemalini müşahede edecekleri, yani O'nu bizzat yaşayarak hissedecekleri inancı güçlüdür. Bu, sadece gözle algılamaktan öte, ruhani bir idrak ve yakınlık deneyimi olacaktır.
  • En Büyük Ödül: Cennetin tüm nimetlerinden daha büyük bir mükafat olarak kabul edilir. Çünkü Allah'ı görmek, O'na en büyük yakınlığı hissetmek demektir. Bu, dünya hayatında O'nu arayan, O'nun rızasını gözeten kullar için bir ödül olacaktır.

Sonuç olarak, Allah'ı dünyevi gözlerimizle görmemiz mümkün değildir. O, bizim algı sınırlarımızın çok ötesindedir. Ancak O'nun varlığını ve kudretini evrendeki eserlerinden, yani "gönül gözüyle" idrak edebiliriz. Ahirette ise, müminler için O'nu görme lütfunun verileceği inancı yaygındır ki bu, dünya hayatındaki görme biçimimizden farklı bir tecrübe olacaktır.