Musul sorunu nasıl sonuçlandı?
İçindekiler
Musul sorunu, Türkiye ve İngiltere (daha sonra Irak) arasında 1920'lerden 1926'ya kadar süren ve bölgenin siyasi haritasını derinden etkileyen önemli bir anlaşmazlıktı. Bu sorun, Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşüyle ortaya çıkmış ve Türkiye'nin yeni kurulan cumhuriyetinin sınırlarını belirleme sürecinde kritik bir rol oynamıştır.
Musul Sorununun Tarihsel Arka Planı
Osmanlı İmparatorluğu'nun I. Dünya Savaşı'nda yenilmesiyle birlikte, imparatorluğun Ortadoğu'daki toprakları üzerinde yeni bir düzen kurulmaya başlandı. Musul Vilayeti, zengin petrol yataklarına sahip olması ve stratejik konumu nedeniyle hem Türkiye hem de İngiltere'nin (mandası altındaki Irak adına) ilgisini çekiyordu. Türkiye, Musul'un çoğunlukla Türkmen ve Kürt nüfusuna sahip olduğunu ve Misak-ı Milli sınırları içinde yer aldığını savunuyordu. İngiltere ise, bölgenin Irak'a ait olduğunu ve petrol kaynakları üzerindeki kontrolünü sürdürmek istiyordu.
Sorunun Çözümüne Yönelik Girişimler
Musul sorunu, Lozan Barış Konferansı'nda çözüme kavuşturulamadı ve iki ülke arasında ikili görüşmelere bırakıldı. Ancak, bu görüşmelerden de bir sonuç alınamadı. 1925 yılında, Milletler Cemiyeti sorunu çözmek için bir komisyon kurdu. Komisyon, bölgede yaptığı incelemeler sonucunda Musul'un Irak'a bırakılmasını tavsiye etti. Türkiye bu karara itiraz etti, ancak uluslararası baskılar ve iç siyasi sorunlar nedeniyle geri adım atmak zorunda kaldı.
5 Haziran 1926 Ankara Antlaşması ve Sonuçları
Musul sorunu, 5 Haziran 1926 tarihinde Türkiye ve İngiltere arasında imzalanan Ankara Antlaşması ile resmen sona erdi. Bu antlaşmaya göre, Musul Vilayeti Irak'a bırakıldı. Türkiye, Musul petrollerinden 25 yıl süreyle belirli bir pay alma hakkını elde etti. Ancak, bu hakkından 1930'larda vazgeçti. Bu antlaşma, Türkiye'nin dış politikasında önemli bir dönüm noktası oldu ve ülkenin batılılaşma ve modernleşme çabalarına odaklanmasına yardımcı oldu.
Musul sorunu, Türkiye'nin genç cumhuriyetinin karşılaştığı ilk büyük dış politika sınavlarından biriydi. Sonuçları itibarıyla, Türkiye'nin Musul üzerindeki hak iddialarından vazgeçmesi, ülke içinde tartışmalara yol açsa da, Türkiye'nin bölgesel ve uluslararası arenadaki konumunu yeniden değerlendirmesine ve yeni stratejiler geliştirmesine olanak sağlamıştır.