Mehmet Akif Ersoy neden para ödülünü kabul etmedi?

Mehmet Akif Ersoy Neden Para Ödülünü Kabul Etmedi?

Mehmet Akif Ersoy'un İstiklal Marşı için verilen para ödülünü neden reddettiği, aslında onun karakterini, ahlaki duruşunu ve millete olan adanmışlığını çok net ortaya koyan bir olaydır. Bu olayı tek bir nedene indirgemek haksızlık olur, çünkü altında yatan katmanlar oldukça derindir.

1. "Milletin Malı" Anlayışı ve Fedakarlık Ruhu

Akif, İstiklal Marşı'nı yazarken herhangi bir maddi beklenti içinde değildi, hatta tam tersine, bu marşı bir görev ve bir borç olarak görüyordu. Benim deneyimlerime göre, o dönemde milli mücadele ruhuyla hareket eden birçok aydın ve komutan için kişisel çıkar, ikinci plandaydı. Akif de bu isimlerden biriydi. O, yazdığı eserin milletin ortak sesi, ortak vicdanı olduğuna inanıyordu. Bu nedenle, milletin eseri olan bir şeye karşılık para almayı, adeta milletten para istemek gibi addediyordu. 1921 yılında düzenlenen yarışmada, dönemin Maarif Vekili (Milli Eğitim Bakanı) Hamdullah Suphi Tanrıöver'in ısrarlı tekliflerine rağmen, Akif "Ben bunu para için yazmadım" diyerek ödülü (500 Lira) kesin bir dille reddetmiştir. Hatta bu paranın, darülacezede (düşkünler evi) ihtiyaç sahiplerine dağıtılmasını bizzat istemiştir. Bu, onun sadece sözde değil, özde de fedakar olduğunun somut bir kanıtıdır.

2. Bağımsızlık ve Onur Prensibi

Akif'in ödülü reddetmesinin bir diğer önemli nedeni, bağımsızlık ve onur prensibidir. Sanatını, kalemini hiçbir zaman ticari bir meta olarak görmemiştir. Onun için şairlik, bir dava adamlığı ve topluma karşı bir sorumluluktu. Bir eseri para karşılığı yazmak veya satmak, onun gözünde sanatın ve sanatçının bağımsızlığını zedeleyen bir durumdu. Özellikle İstiklal Marşı gibi, bir milletin kaderini, umutlarını ve direnişini anlatan destansı bir eserin maddi bir karşılığı olamazdı. Akif, bu eserin kutsiyetine ve manevi değerine o kadar inanıyordu ki, herhangi bir maddi değerle eşleştirilmesini dahi düşünmüyordu. Bu tavır, onun sadece şair kimliğini değil, aynı zamanda düşünür ve ahlak adamı kimliğini de yansıtır. O dönemde, birçok aydın geçim sıkıntısı çekerken bile, Akif'in bu duruşu, onun ne kadar sağlam bir karaktere sahip olduğunu gösterir.

3. Hakkın ve Hakikatin Peşinde Olmak

Akif'in hayatı boyunca savunduğu en temel değerlerden biri, hakkın ve hakikatin peşinde olmaktı. O, şiirlerini, makalelerini ve tüm yaşantısını bu uğurda adamıştı. İstiklal Marşı'nı yazarken de, bu marşın milletin bağımsızlık mücadelesindeki haklılığını ve hakikatini yansıttığına inanıyordu. Böyle bir eserin "ödül" adı altında bir bedeli olması, onun için bir çelişkiydi. Akif'e göre, hakikat zaten kendi başına bir ödüldür ve onun peşinde koşmak, en büyük kazançtır. Dolayısıyla, milli mücadelenin ruhunu ve haklılığını dile getiren bir eserin maddi bir karşılığı olamazdı. Bu durum, onun yaşam felsefesinin ve ahlaki değerlerinin bir yansımasıdır. Okuyucu olarak sen de, bu tür duruşların, günümüzdeki maddi odaklı dünyada ne kadar nadir ve değerli olduğunu fark edersin.

Özetle, Mehmet Akif Ersoy'un İstiklal Marşı ödülünü reddetmesi, onun sadece bir şair değil, aynı zamanda bir dava adamı, bir ahlak abidesi ve milletine adanmış bir vatansever olduğunun en güçlü göstergesidir. Bu olay, onun karakterinin derinliğini ve ilke sahibi duruşunu net bir şekilde ortaya koymaktadır. Onun bu tavrı, bize bugün bile, bazı değerlerin parayla ölçülemeyeceğini hatırlatır.