Avrupa Birliği'nin kurucu felsefesi nedir?
01.03.2025 1 görüntülenme Son güncelleme: 18.03.2025
Avrupa Birliği, günümüzde kıta Avrupası siyasetinde ve ekonomisinde önemli bir rol oynayan, köklü bir birlikteliktir. Peki, bu birliğin temelleri neye dayanıyor? AB'nin kurucu felsefesi, temelde iki büyük dünya savaşının yarattığı yıkımı önlemek ve kıtada kalıcı barışı tesis etmek üzerine kurulmuştur. Bu ideal, savaş sonrası dönemde, ülkeler arasındaki ekonomik ve siyasi bağımlılığı artırarak olası çatışmaları engelleyecek bir yapı oluşturma fikrini doğurmuştur. İlk adımlar, kömür ve çelik gibi savaş sanayii için kritik öneme sahip sektörlerin ortak yönetimini sağlamakla atılmıştır. Bu sayede, ülkeler arasındaki rekabetin yerine işbirliği ve dayanışma kültürü yerleştirilmeye çalışılmıştır. Avrupa Birliği'nin babaları olarak anılan Robert Schuman, Jean Monnet gibi vizyoner liderler, ulus devletlerin çıkarlarının ötesinde, ortak bir Avrupa kimliği oluşturmayı hedeflemişlerdir. Zamanla, ekonomik entegrasyonun başarısı, birliğin kapsamını genişletme ve daha derin siyasi bağlar kurma arayışını beraberinde getirmiştir. İnsan hakları, demokrasi, hukukun üstünlüğü gibi evrensel değerler, AB'nin temel ilkeleri haline gelmiş ve birliğe üye olmak isteyen ülkeler için olmazsa olmaz kriterler olarak belirlenmiştir. Avrupa Birliği, sadece ekonomik bir güç olmakla kalmayıp, aynı zamanda bu değerleri koruma ve yayma misyonunu da üstlenmiştir. Sonuç olarak, Avrupa Birliği'nin kurucu felsefesi, savaşın yıkıcılığından ders çıkararak, barış, işbirliği ve ortak değerler üzerine inşa edilmiş bir Avrupa ideali üzerine kuruludur. Bu ideal, AB'nin karşılaştığı tüm zorluklara rağmen, birliğin geleceğine yön vermeye devam etmektedir.