Osmanlı hangi padişahla çöküş geçti?

Osmanlı'nın Çöküş Dönemi ve Son Padişahlar

Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküş süreci, aslında uzun yıllara yayılan karmaşık bir dizi faktörün sonucudur. Ancak "hangi padişahla" sorusuna gelirsek, doğrudan bir işaret fişek aramak yerine, II. Abdülhamid döneminin, imparatorluğun sonunun yaklaştığına dair güçlü sinyaller verdiği bir dönem olduğunu söyleyebiliriz. Bu, onun döneminde yaşananların doğrudan çöküşe neden olduğu anlamına gelmez, ancak mevcut sorunların derinleştiği ve bir dönüm noktası olduğu kesin.

II. Abdülhamid Dönemi: Bir Kıskaç Altındaki İmparatorluk

II. Abdülhamid, 33 yıl süren saltanatı boyunca imparatorluğu dağılmaktan kurtarmak için yoğun bir çaba gösterdi. Ancak deneyimlerime göre, bu çabalar çoğu zaman mevcut yaraları daha da derinleştirdi.

* Borçlar ve Ekonomik Bağımlılık: İmparatorluk,

  1. yüzyılın ortalarından itibaren hızla artan bir borç yükü altına girdi. Özellikle Kırım Savaşı (1853-1856) sonrası Avrupa'dan alınan krediler, Osmanlı ekonomisini Avrupa devletlerinin insafına bırakmıştı. 1881'de kurulan Düyun-u Umumiye İdaresi (Genel Borçlar Yönetimi), Osmanlı'nın gelirlerinin büyük bir kısmını kontrol etmeye başladı. Bu durum, devletin mali bağımsızlığını tamamen yitirmesi demekti. Devletin en önemli gelir kaynakları, örneğin tütün tekeli, yabancılara devredilmişti. Bu, sadece bir borç meselesi değil, aynı zamanda egemenlik sorunuydu.

* Dahili ve Harici Baskılar: İmparatorluk içinde milliyetçilik akımları yükseliyordu. Balkanlar'daki halklar (Sırplar, Bulgarlar, Yunanlar vb.) bağımsızlıklarını kazanıyor veya bunun için mücadele ediyordu. Dışarıdan ise Avrupa devletleri, "hasta adam" olarak gördükleri Osmanlı'yı paylaşma yarışı içindeydiler. Rusya'nın sıcak denizlere inme politikası, İngiltere'nin Süveyş Kanalı'nı kontrol etme isteği ve Fransa'nın Akdeniz'deki nüfuz mücadelesi, Osmanlı toprakları üzerinde sürekli bir baskı oluşturuyordu. II. Abdülhamid'in tek başına hükmetme (mutlakiyetçilik) eğilimi de, bu dış baskılara karşı bir savunma mekanizması olarak görülebilir ama aynı zamanda içerideki muhalefeti de artırdı. 1876 Anayasası'nı askıya alması ve meclisi kapatması, bu dönemin belirgin özelliklerindendi.

* Ordu ve Sivil Yönetimdeki Zayıflıklar: Bir zamanların yenilmez Osmanlı ordusu, modernleşme çabalarına rağmen eski gücünden uzaktı. Teknolojik ve taktiksel olarak Avrupa ordularının gerisinde kalmışlardı. Balkan Savaşları'ndaki (1912-1913) hezimetler, bu zayıflığı acı bir şekilde gözler önüne serdi. Ordu içinde siyasi bölünmeler ve iktidar mücadeleleri de etkinliğini azaltıyordu. Sivil yönetimde ise yolsuzluklar ve liyakatsizlik yaygındı.

Son Savaşlar ve Nihai Çöküş

II. Abdülhamid'in devrilmesinden sonra iktidara gelen İttihat ve Terakki hükümetleri, imparatorluğu modernleştirme ve Türkleştirme politikaları izlediler. Ancak bu çabalar, kaçınılmaz sona engel olamadı.

* Trablusgarp ve Balkan Savaşları: Bu savaşlar, Osmanlı'nın topraklarının büyük bir kısmını kaybetmesine neden oldu. 1911'deki Trablusgarp Savaşı'nda İtalya, Osmanlı'nın Kuzey Afrika'daki son toprağı olan Trablusgarp'ı aldı. Balkan Savaşları ise tam bir yıkımdı; Osmanlı, Balkanlar'daki hakimiyetini büyük ölçüde yitirdi. Bu kayıplar, hem ekonomik hem de stratejik olarak imparatorluğu çok zayıflattı.

* Birinci Dünya Savaşı (1914-1918): Osmanlı İmparatorluğu'nun sonunu getiren en büyük darbe, Birinci Dünya Savaşı'na katılmasıyla oldu. İttifak Devletleri (Almanya, Avusturya-Macaristan) yanında savaşa giren Osmanlı, dört cephede mücadele etmek zorunda kaldı. Kanal Cephesi, Kafkas Cephesi, Irak Cephesi ve Hicaz-Yemen Cephesi gibi farklı bölgelerdeki savaşlar, imparatorluğun tüm kaynaklarını tüketti. Savaşın sonunda imzalanan Mondros Mütarekesi (30 Ekim 1918) ile Osmanlı orduları terhis edildi ve imparatorluğun fiili olarak sona ermesinin temelleri atıldı. Ardından imzalanan Sevr Antlaşması (10 Ağustos 1920) ise, Osmanlı topraklarını paylaşma planını resmileştiriyordu, ancak bu antlaşma Misak-ı Milli ile reddedilerek Milli Mücadele'nin haklılığını pekiştirdi.

Pratik Bir Bakış Açısı

Eğer tarihten ders çıkarmak istiyorsak, bireysel olarak da bazı çıkarımlar yapabiliriz. Bir devletin veya kurumun sağlığı, ekonomik bağımsızlığına, birleşik bir yönetimine ve güçlü bir savunma sistemine dayanır. Kişisel yaşamlarımızda da bu prensipler geçerlidir. Borçlanma konusunda dikkatli olmak, güçlü bir iradeye sahip olmak ve kendimizi sürekli geliştirmek, bireysel olarak da bizi zor durumlardan koruyacaktır.

Sonuç olarak, Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşü tek bir padişaha bağlanamaz, ancak II. Abdülhamid dönemi, mevcut sorunların derinleştiği ve gelecekteki çöküşün hazırlıklarının yapıldığı bir süreç olarak öne çıkar. İmparatorluğun sonu, dış baskılar, iç çalkantılar, ekonomik çöküş ve nihayetinde yaşanan savaşlarla belirlenmiştir.