Kur'an'da selvâ ne demek?

07.03.2025 0 görüntülenme

Kur'an-ı Kerim'de sıklıkla bahsedilen kavramlardan biri olan selvâ, özellikle İsrailoğullarının çöldeki yaşamı sırasında Allah tarafından gönderilen bir nimet olarak karşımıza çıkar. Kelime anlamı itibarıyla "bıldırcın eti" anlamına gelmekle birlikte, tefsirlerde daha geniş bir anlam yelpazesine sahip olduğu görülür. Bu yazımızda selvâ kavramının Kur'an'daki anlamını ve önemini detaylı bir şekilde inceleyeceğiz.

Selvâ Kelimesinin Kökeni ve Anlamı

Selvâ kelimesi, Arapça kökenli bir sözcük olup, genel olarak "teselli", "avuntu" veya "hoş bir yiyecek" anlamlarına gelir. Kur'an-ı Kerim'de ise bu kelime, İsrailoğullarına çölde bulundukları süre boyunca Allah tarafından gönderilen özel bir yiyecek türünü ifade etmek için kullanılmıştır. Bu yiyecek, genellikle bıldırcın eti olarak bilinir ve mucizevi bir şekilde sağlanmıştır. Ancak bazı tefsirlerde bu kelime, sadece bıldırcın eti değil, aynı zamanda Allah'ın bir lütfu olarak gönderdiği her türlü hoş ve lezzetli yiyecek olarak da yorumlanmaktadır.

Kur'an'da selvâ ile birlikte anılan bir diğer nimet ise "kudret helvası"dır. Her ikisi de İsrailoğullarına çölde bulundukları zorlu şartlarda Allah tarafından bahşedilmiş, yaşamlarını sürdürmelerine yardımcı olmuş mucizevi nimetlerdir. Bu durum, Allah'ın kullarına olan merhametinin ve zor zamanlarda onlara yardım etme kudretinin bir göstergesi olarak kabul edilir.

Kur'an'da Selvâ'nın Geçtiği Ayetler

Selvâ kelimesi, Kur'an-ı Kerim'de birden fazla ayette geçmektedir. En bilinen örneklerinden biri Bakara Suresi'nde yer alır. Bu ayetlerde, İsrailoğullarının çölde yaşadıkları sıkıntılar ve Allah'ın onlara lütfettiği nimetler anlatılırken, selvâ ve kudret helvasından bahsedilir:

"Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimeti ve sizi âlemlere üstün kıldığımı hatırlayın. Ve öyle bir günden sakının ki, o günde hiç kimse başkasının yerine bir şey ödeyemez, kimseden şefaat kabul olunmaz, kimseden fidye alınmaz ve onlara yardım da edilmez. Hani, sizi Firavun ailesinden kurtarmıştık. Onlar size azabın en kötüsünü reva görüyor, oğullarınızı boğazlıyor, kadınlarınızı sağ bırakıyorlardı. Bunda sizin için Rabbinizden büyük bir imtihan vardı. Hani, denizi yarıp sizi kurtarmıştık da, Firavun ailesini, gözlerinizin önünde boğmuştuk. Hani, Musa'ya kırk gece için söz vermiştik. Sonra siz, onun ardından, buzağıyı (tanrı) edinmiştiniz ve zalimler olmuştunuz. Bundan sonra da şükredesiniz diye sizi affetmiştik. Hani, doğru yolu bulasınız diye Musa'ya Kitab'ı ve Furkan'ı vermiştik. Hani, Musa kavmine: "Ey kavmim! Buzağıyı (tanrı) edinmekle kendinize zulmettiniz. Yaratıcınıza tevbe edin ve nefislerinizi öldürün. Bu, Yaratıcınız katında sizin için daha hayırlıdır" demişti. Bunun üzerine (Allah) tevbenizi kabul etti. Çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir, çok merhametlidir. Hani, siz: "Ey Musa! Biz Allah'ı açıkça görmedikçe sana asla inanmayız" demiştiniz de, siz bakıp dururken sizi yıldırım çarpmıştı. Sonra şükredesiniz diye ölümünüzün ardından sizi diriltmiştik. Üzerinize bulutla gölge yapmış ve size kudret helvası ve bıldırcın eti indirmiştik. "Size verdiğimiz rızıklardan yiyin" (demiştik). Onlar (nankörlük etmekle) bize değil, kendilerine zulmediyorlardı." (Bakara, 2/47-57)

Bu ayetler, selvâ'nın sadece bir yiyecek olmanın ötesinde, Allah'ın lütfunun ve nimetinin bir sembolü olduğunu vurgular. Aynı zamanda, bu nimetlere rağmen İsrailoğullarının nankörlük etmeleri, ibret alınması gereken bir durum olarak anlatılır.

Selvâ'dan Çıkarılacak Dersler

Kur'an'da geçen selvâ kıssası, günümüz insanı için de önemli dersler içermektedir. Öncelikle, Allah'ın kullarına karşı sonsuz merhamet sahibi olduğu ve zor zamanlarda onlara yardım edeceği gerçeğini hatırlatır. Aynı zamanda, verilen nimetlere şükretmenin ve nankörlükten kaçınmanın önemini vurgular. İsrailoğullarının selvâ ve kudret helvası gibi mucizevi nimetlere rağmen nankörlük etmeleri, bizlere verilen her türlü nimetin kıymetini bilmemiz gerektiğini öğretir.

Hayatımızda karşılaştığımız zorluklar ne olursa olsun, Allah'ın yardımının her zaman yakın olduğunu unutmamalıyız. Tıpkı İsrailoğullarına çölde selvâ gönderilmesi gibi, bizlere de ummadığımız yerlerden lütuflarda bulunabilir. Önemli olan, sabırlı olmak, Allah'a tevekkül etmek ve verilen nimetlere şükretmektir.