Istiklal savaşında hangi devletlerle doğrudan savaş yapılmıştır?
İstiklal Savaşında Cepheler: Kimlerle Savaştık?
Kurtuluş Savaşı dediğimizde aklına hemen Yunanlılar gelir, değil mi? Haklısın, en büyük ve en çetin mücadeleyi onlarla verdik. Ama durup düşününce, aslında tek cephede savaşmadığımızı anlarsın. Savaşın gidişatına, dönemin siyasi dengelerine göre farklı devletlerle farklı şekillerde karşı karşıya geldik. Gelin, bu işin aslını biraz irdeleyelim.
Deneyimlerime göre, İstiklal Savaşı'nı sadece bir ülkeye karşı verilen bir mücadele olarak görmek eksik kalır. Bu, aslında işgalci güçlerin oluşturduğu bir koalisyona karşı verilen bir direnişti. Tabii ki bu, her devletle aynı anda, aynı şiddette savaştığımız anlamına gelmiyor. Ama karşılaştığımız ana güçler ve etkileri göz ardı edilemez.
Yunanistan: Ana Cephe ve En Büyük Mücadele
İzmir'in işgaliyle başlayan süreçte, Yunanistan bizim için en belirgin düşman oldu. Batı Anadolu'yu işgal eden ve Ege'deki Türk nüfusunu baskı altına alan Yunan ordusu, Sakarya Meydan Muharebesi'ne kadar birçok çatışmada karşımızdaydı. Özellikle Sakarya'da verdiğimiz mücadele, onların taarruz gücünü kırdı ve Büyük Taarruz'la birlikte Anadolu'dan tamamen atılmalarını sağladı. Bu süreçte, Yunan ordusunun sayısı ve teçhizatı zaman zaman bizimkinden üstündü. Örneğin, Sakarya öncesinde Yunan kuvvetlerinin sayısı yaklaşık 100.000 civarındaydı ve iyi eğitimli askerlere sahiptiler. Bizim ordumuz ise dağınık birlikler halinde, daha az teçhizatla savaşıyordu. Ancak milli birlik ve azim, bu dezavantajları ortadan kaldırdı.
Pratik bir öneri: Eğer bir zorlukla karşı karşıya kaldığında, sayısal veya maddi üstünlük dezavantajlı gibi görünse de, strateji, motivasyon ve doğru liderlik ile bunun üstesinden gelinebileceğini unutma. Tıpkı o günkü askerlerimiz gibi.
Fransa: Güney Cephesi ve Diplomatik Oyunlar
Güney Cephesi'nde, yani Adana, Maraş, Urfa ve Antep gibi bölgelerde Fransızlarla karşılaştık. Ancak burada savaş, Yunanistan'la olduğu gibi büyük meydan muharebeleri şeklinde değil, daha çok şehir direnişleri ve gerilla taktikleriyle ilerledi. Fransızlar, başlangıçta Ermeni gönüllü birlikleriyle de destekleniyordu. Ankara Antlaşması ile de bu cephedeki mücadele büyük ölçüde sona erdirildi. Ankara Antlaşması'nın imzalanması, aslında Fransa'nın Türkiye'nin bağımsızlığını tanıdığı ve kendi işgal planlarından vazgeçtiği anlamına geliyordu. Bu, bizim için çok önemli bir diplomatik kazanımdı.
Bilmen gereken: Savaş sadece cephede kazanılmaz. Diplomatik başarılar da en az askeri başarılar kadar değerlidir. Ankara Antlaşması, Fransa'yı masaya oturtarak Güney Cephesi'ni kapatmamızı sağladı ve uluslararası alanda tanınmamıza zemin hazırladı.
İngiltere: Dolaylı Etkiler ve Destekler
İngiltere ile doğrudan büyük çaplı bir askeri çatışmamız olmadı. Ancak İngilizler, işgalci güçlere verdikleri destekle, lojistik ve siyasi olarak savaşa derinden etki ettiler. Özellikle Yunan ordusuna sağladıkları silah ve mühimmat desteği, onların savaş gücünü artırdı. Ayrıca, Sevr Antlaşması'nı dayatan ve Anadolu'nun paylaşılmasını öngören temel güçlerden biri de İngiltere'ydi. Onların varlığı, işgali meşrulaştırma çabaları ve bizimle diplomatik olarak da sürekli bir gerilim içinde olmamız, savaşı daha karmaşık hale getirdi.
Unutma: Bazen düşmanın doğrudan sana saldırması gerekmez. Dolaylı yollardan yapılan müdahaleler, destekler veya engellemeler de savaşın gidişatını belirleyebilir. İngiltere'nin tutumu tam da bunu gösteriyor.
Diğer Devletler ve Etkileri
İtalya da Anadolu'nun belirli bölgelerini işgal etmişti. Ancak İtalya'nın konumu, kendi iç siyasi dengeleri ve İngiltere ile olan rekabeti nedeniyle, Yunanistan kadar aktif ve saldırgan bir rol oynamadı. Büyük Taarruz'un ardından Anadolu'dan çekilmeleri de bu durumun bir sonucuydu. Ermenistan ile Doğu Cephesi'nde bir savaş yaşandı ve bu savaşın sonunda Gümrü Antlaşması imzalandı.
Özetle, İstiklal Savaşı'nda temel olarak Yunanistan ile doğrudan, Fransa ile Güney Cephesi'nde, dolaylı olarak ise İngiltere'nin etkileriyle mücadele ettik. Bu mücadele, sadece topraklarımızı değil, aynı zamanda bağımsızlığımızı ve geleceğimizi de kurtardığımız bir destandır.