Türkiye AB ilişkileri hangi belgeler?
Türkiye AB İlişkileri: Temel Belgeler ve Süreçler
Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasındaki ilişkiler, uzun ve karmaşık bir tarihe sahiptir. Bu ilişkiler, zaman içinde atılan adımlar, imzalanan anlaşmalar ve belirlenen stratejilerle şekillenmiştir. Peki, bu köklü ilişkilerin temelini oluşturan belgeler nelerdir ve bu belgeler sürecin hangi aşamalarında kilit rol oynamıştır? Bu yazımızda, Türkiye-AB ilişkilerinin hukuki ve siyasi çerçevesini oluşturan önemli belgelere yakından bakacağız.
Ankara Anlaşması ve Katma Protokol: İlişkilerin Temel Taşı
Türkiye ile Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) arasındaki ilişkilerin ilk ve en kritik adımı, 12 Eylül 1963 tarihinde imzalanan Ankara Anlaşması ile atılmıştır. Bu anlaşma, Türkiye'nin AET ile bir ortaklık ilişkisi kurmasını ve nihai olarak tam üyeliğe giden bir yol haritası belirlemesini sağlamıştır. Anlaşma, üç aşamalı bir süreç öngörmüştür:
- Hazırlık Dönemi: Türkiye ekonomisinin AET ile entegrasyona hazırlanması.
- Geçiş Dönemi: Gümrük Birliği'nin aşamalı olarak oluşturulması.
- Son Dönem: Nihai hedefin, yani tam üyeliğin gerçekleştirilmesi.
Ankara Anlaşması'nın getirdiği yükümlülüklerin ve hedeflerin daha detaylı bir şekilde belirlenmesi amacıyla, 1970 yılında Katma Protokol imzalanmıştır. Bu protokol, özellikle Gümrük Birliği'nin kurulması için somut takvimler ve hükümler getirerek, ekonomik entegrasyon sürecini hızlandırmıştır. Katma Protokol, Türk işçilerinin AB ülkelerinde serbest dolaşımı gibi önemli maddeler de içermekteydi, ancak bu madde daha sonra farklı yorumlamalara tabi tutulmuştur.
Gümrük Birliği Kararı: Ekonomik Entegrasyonun Zirvesi
Ankara Anlaşması ve Katma Protokol'ün öngördüğü Geçiş Dönemi'nin en somut sonucu, 6 Mart 1995 tarihinde imzalanan ve 1 Ocak 1996 tarihinde yürürlüğe giren Gümrük Birliği Kararı olmuştur. Bu karar, Türkiye ile AB arasında sanayi ürünleri ve işlenmiş tarım ürünlerinde gümrük vergilerinin ve eş etkili vergilerin kaldırılmasını, ortak gümrük tarifesinin uygulanmasını ve ticaretteki teknik engellerin uyumlaştırılmasını sağlamıştır. Gümrük Birliği, Türkiye ekonomisini AB standartlarına yaklaştıran ve dış ticaret hacmini önemli ölçüde artıran kritik bir adımdır. Ancak, tarım ürünleri, hizmetler ve kamu alımları gibi bazı alanlar Gümrük Birliği'nin kapsamı dışında kalmıştır. Bu da zaman zaman ilişkilerde eksiklikler ve tartışmalar yaratmıştır.
Adaylık Statüsü ve Müzakere Çerçeve Belgesi: Tam Üyeliğe Giden Yol
Türkiye'nin AB ile ilişkilerinde bir diğer dönüm noktası, 1999 Helsinki Zirvesi'nde Türkiye'ye resmen adaylık statüsü verilmesi olmuştur. Bu karar, Türkiye'nin tam üyeliğe giden yolda resmi olarak tanınmasını sağlamıştır. Adaylık statüsünün ardından, Türkiye'nin AB müktesebatını (AB hukukunu) üstlenmeye ve uygulamaya yönelik reformları hızlandırması beklenmiştir. Bu sürecin en önemli belgesi ise, 3 Ekim 2005 tarihinde müzakerelerin başlamasıyla birlikte kabul edilen Müzakere Çerçeve Belgesi'dir. Bu belge, müzakerelerin ilke ve prosedürlerini, beklentileri, aday ülkenin yerine getirmesi gereken şartları ve müzakere edilecek başlıkları detaylı bir şekilde ortaya koymuştur. Müzakereler, AB müktesebatının 35 başlık altında incelenmesi ve Türkiye'nin bu başlıklar altındaki uyumunu sağlaması esasına dayanmaktadır. Ancak, siyasi engeller ve çeşitli nedenlerle müzakereler tam olarak ilerleyememiş ve bazı başlıklar açılamamıştır.
Sonuç: Süregelen Bir İlişki ve Gelecek Perspektifi
Türkiye-AB ilişkileri, Ankara Anlaşması'ndan bugüne kadar birçok önemli belge ve kararla şekillenmiştir. Bu belgeler, ilişkilerin hukuki zeminini oluşturmakla kalmamış, aynı zamanda siyasi ve ekonomik entegrasyonun da yol haritasını çizmiştir. Gümrük Birliği gibi başarılar elde edilmiş olsa da, tam üyelik süreci beklendiği gibi ilerlememiştir. Gelecekte Türkiye-AB ilişkilerinin hangi yönde seyredeceği, hem Türkiye'nin atacağı adımlara hem de AB'nin genişleme politikalarına bağlı olacaktır. Ancak, geçmişte atılan adımlar ve imzalanan belgeler, bu karmaşık ilişkinin temelini oluşturmaya devam edecektir.