Millî egemenlik ilkesi ilk olarak hangi anayasa?

06.03.2025 0 görüntülenme

Millî egemenlik, bir devletin yönetim yetkisinin doğrudan doğruya milletten kaynaklanmasını ifade eden temel bir ilkedir. Bu ilke, demokrasinin vazgeçilmez unsurlarından biri olup, devletin gücünün kaynağının halk olduğu anlayışını benimser. Peki, millî egemenlik ilkesi ilk olarak hangi anayasamızda yer almıştır? Bu sorunun cevabı, Türk siyasi ve hukuki tarihinin önemli bir dönüm noktasına işaret etmektedir.

Millî Egemenlik İlkesinin Tarihsel Gelişimi

Millî egemenlik düşüncesi, Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde ortaya çıkan meşrutiyet hareketleriyle birlikte filizlenmeye başlamıştır. Özellikle 19. yüzyılın sonlarında, aydınlar ve siyasetçiler arasında, yönetimde halkın söz sahibi olması gerektiği fikri giderek yaygınlaşmıştır. Bu düşünceler, 1908'de İkinci Meşrutiyet'in ilanıyla kısmen hayata geçirilmiş olsa da, millî egemenlik ilkesi henüz tam anlamıyla anayasal bir temele oturtulmamıştır.

1921 Teşkilât-ı Esasiye Kanunu: Bir Dönüm Noktası

Millî egemenlik ilkesi, ilk kez açık ve net bir şekilde 20 Ocak 1921 tarihinde kabul edilen Teşkilât-ı Esasiye Kanunu (1921 Anayasası) ile Türk anayasa hukukuna girmiştir. Kurtuluş Savaşı'nın en zorlu günlerinde kabul edilen bu anayasa, yeni Türk devletinin temel niteliklerini belirlemiş ve millî egemenlik ilkesini en üst norm olarak benimsemiştir. 1921 Anayasası'nın 1. maddesi şu şekildeydi: "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Yönetim şekli halkın kaderini bizzat ve doğrudan doğruya yönetmesi esasına dayanır."

Neden 1921 Anayasası?

1921 Anayasası'nın millî egemenlik ilkesini bu kadar güçlü bir şekilde vurgulamasının temel nedeni, o dönemin koşullarıdır. Kurtuluş Savaşı devam ederken, yeni bir devletin inşası sürecinde, halkın iradesine dayanmak ve meşruiyeti sağlamak hayati önem taşıyordu. Bu nedenle, 1921 Anayasası, yetkiyi doğrudan millete vererek, ulusal mücadeleyi desteklemeyi ve halkın devlete olan güvenini artırmayı amaçlamıştır.

1924 Anayasası ve Millî Egemenlik İlkesinin Güçlenmesi

1924 yılında kabul edilen yeni anayasa ile birlikte millî egemenlik ilkesi daha da güçlenmiştir. 1924 Anayasası, 1921 Anayasası'nın temel ilkelerini korumakla birlikte, devletin organları ve yetkileri arasındaki ilişkileri daha detaylı bir şekilde düzenlemiştir. Bu anayasa, Türkiye Cumhuriyeti'nin laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olma yolunda önemli adımlar atmasını sağlamıştır. 1924 Anayasası'nın 1. maddesi ise şöyledir: "Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir." 3. maddesi ise "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." ifadesini taşımaktadır.

Sonuç olarak, millî egemenlik ilkesi ilk olarak 1921 Teşkilât-ı Esasiye Kanunu ile anayasal bir temele oturtulmuş ve daha sonra 1924 Anayasası ile de pekiştirilmiştir. Bu ilke, Türkiye Cumhuriyeti'nin temel niteliklerinden biri olup, devletin gücünün kaynağının halk olduğu gerçeğini vurgulamaktadır. Bu anlayış, demokrasinin korunması ve geliştirilmesi için vazgeçilmez bir öneme sahiptir.