Kudüs hangi savaştan sonra Osmanlı Devleti'nin elinden çıkmıştır?

Kudüs, tarih boyunca pek çok medeniyetin ve imparatorluğun gözdesi olmuş, stratejik ve dini öneme sahip bir şehirdir. Osmanlı İmparatorluğu da yüzyıllar boyunca bu kutsal şehre hükmetmiştir. Peki, Kudüs hangi savaştan sonra Osmanlı Devleti'nin elinden çıkmıştır? Bu sorunun cevabı, imparatorluğun son dönemlerine damga vuran olaylarla yakından ilişkilidir.

Kudüs'ün Osmanlı Hakimiyetine Girişi

Kudüs, Osmanlı İmparatorluğu'nun kontrolüne 1516 yılında, Mercidabık Savaşı'nın ardından girmiştir. Yavuz Sultan Selim'in Memlük Devleti'ni mağlup etmesiyle birlikte, Kudüs ve çevresi Osmanlı topraklarına katılmıştır. Bu tarihten itibaren yaklaşık dört yüzyıl boyunca Osmanlı idaresinde kalmıştır.

Osmanlı yönetimi altında Kudüs, nispeten istikrarlı bir dönem geçirmiştir. İmparatorluk, şehirdeki kutsal mekanları korumuş ve farklı dinlere mensup insanların bir arada yaşamasını teşvik etmiştir. Ancak, 19. yüzyılın sonlarına doğru, milliyetçilik akımlarının yükselmesi ve Osmanlı İmparatorluğu'nun zayıflamasıyla birlikte Kudüs üzerindeki baskı artmıştır.

Kudüs'ün Osmanlı'dan Ayrılışı: I. Dünya Savaşı ve Sonrası

Kudüs, Osmanlı Devleti'nin elinden I. Dünya Savaşı sırasında çıkmıştır. Savaşın başlarında Osmanlı İmparatorluğu, İttifak Devletleri'nin yanında yer alarak İngiltere, Fransa ve Rusya gibi İtilaf Devletleri'ne karşı savaşmıştır. 1917 yılında, İngiliz General Edmund Allenby komutasındaki İngiliz ordusu Kudüs'ü ele geçirmiştir. Bu olay, Kudüs'ün dört yüzyılı aşkın süren Osmanlı hakimiyetinin sonu anlamına geliyordu.

9 Aralık 1917'de İngiliz birliklerinin Kudüs'e girmesiyle birlikte, şehirde yeni bir dönem başlamıştır. Osmanlı İmparatorluğu, savaşın sonunda yenilmiş ve topraklarının büyük bir bölümünü kaybetmiştir. Kudüs de İngiliz Mandası altına girmiş ve Filistin olarak bilinen bölgenin bir parçası olmuştur. Bu durum, bölgede uzun yıllar sürecek siyasi ve sosyal değişimlerin başlangıcı olmuştur.

Kudüs'ün Osmanlı Devleti'nin elinden çıkması, sadece siyasi bir olay olmanın ötesinde, bölge tarihini derinden etkileyen bir dönüm noktasıdır. Bu olay, Ortadoğu'daki güç dengelerini değiştirmiş ve günümüze kadar uzanan karmaşık sorunların temelini oluşturmuştur.