ME olursan ol yine gel sözü kime ait?
"Mevlana Celaleddin Rumi'nin O Meşhur Sözü"
Merhaba! "ME olursan ol yine gel" sözünü muhtemelen duymuşsundur. Hatta belki de hayatının bir döneminde bir yerlerde karşına çıkmıştır. Bu söz, aslında Mevlana Celaleddin Rumi’ye aittir ve onun hoşgörü, sevgi ve kapsayıcılık anlayışının en özlü ifadelerinden biridir. Bu sözün kaynağına inince, Mevlana’nın öğretilerinin neden hala bu kadar etkili olduğunu daha iyi anlıyoruz.
Mevlana'nın bu sözü, onun yaşamış olduğu
- yüzyıldaki Anadolu'nun ruhunu yansıtır. O dönemde Anadolu, farklı dinlerden, milletlerden ve kültürlerden insanlara ev sahipliği yapıyordu. Mevlana, bu toplumsal çeşitliliği bir zenginlik olarak görmüş ve tüm insanları kucaklayan bir felsefe geliştirmiştir. İlginç bir detay olarak, Mevlana’nın ölümünden sonra bile onu uğurlamaya farklı inançlardan insanlar gelmiş, bu da sözünün somut bir örneği olmuştur.
Mevlana'nın Hoşgörü Felsefesi ve Bu Sözün Bağlamı
Bu sözün tam olarak nerede geçtiği konusunda kesin bir kaynak olmamakla birlikte, Mevlana’nın eserlerinde ve ona atfedilen sözlerde bu temanın sıkça işlendiğini görüyoruz. Örneğin, Mesnevi’de ve Divan-ı Kebir’de benzer anlamlar taşıyan pek çok beyit bulunur. Bu söz, Mevlana’nın insanları dış görünüşlerine, inançlarına veya sosyal statülerine göre ayırmadığının bir göstergesidir. Deneyimlerime göre, bu felsefe, günümüzde bile kişisel gelişim ve toplumsal uyum açısından büyük önem taşıyor.
Mevlana’nın öğretileri, özellikle günümüzün kutuplaşmış dünyasında daha da anlam kazanıyor. İnsanlar arasındaki ayrımcılığın arttığı bir dönemde, Mevlana’nın "ne olursan ol yine gel" çağrısı, birleştirici bir güç olarak karşımıza çıkıyor. Bu sözü pratikte uygulamak için, kendi çevrende bile farklılıklara karşı daha açık fikirli olabilir, önyargılarından sıyrılmaya çalışabilirsin. Örneğin, farklı siyasi görüşlere sahip insanlarla konuşurken bile onları dinlemeye özen göstermek, bu felsefenin küçük bir yansıması olacaktır.
Bu Sözün Günümüzdeki Anlamı ve Uygulamaları
Günümüzde bu sözü hem kişisel hem de toplumsal düzeyde ele alabiliriz. Kişisel olarak, kendi içimizdeki farklı sesleri, çelişkili duyguları bile kabul etmek anlamına gelebilir. Kendini yargılamadan, hatalarınla birlikte kendini sevmek, Mevlana’nın mesajıyla örtüşür. Örneğin, bir hata yaptığında kendini tamamen mahkum etmek yerine, bu deneyimden ne öğrendiğine odaklanmak, içsel bir hoşgörü örneğidir.
Toplumsal düzeyde ise, bu söz farklılıklara saygı duymak, ötekileştirmemek ve kapsayıcı bir toplum inşa etmek için bir ilham kaynağıdır. Başka kültürlerden, farklı yaşam tarzlarına sahip insanlarla empati kurmaya çalışmak, bu düşünceyi hayata geçirmemizi sağlar. Bir sivil toplum kuruluşuna gönüllü olmak veya farklı toplulukların etkinliklerine katılmak, bu kapsayıcılığı somutlaştırmanın yollarıdır.
Pratik Öneriler
Eğer sen de Mevlana’nın bu derin mesajını hayatına daha fazla katmak istersen, işte sana birkaç öneri:
- Dinlemeyi Öğren: Farklı görüşlere sahip insanları dinlerken, onları anlamaya odaklan. Hemen kendi fikrini belirtmek yerine, karşıdaki kişinin ne demek istediğini kavramaya çalış.
- Önyargıları Sorgula: Kendine karşı dürüst ol. Bir kişi veya durum hakkında bilinçsizce geliştirdiğin önyargıları fark etmeye ve sorgulamaya başla.
- Kendi Hatalarını Kucakla: Mükemmel olmak zorunda değilsin. Yaptığın hatalardan ders çıkararak ilerlemek, kendine karşı bir sevgi ve hoşgörü eylemidir.
- Farklılıkları Kutla: Çevrendeki insanların farklılıklarını bir tehdit olarak değil, bir zenginlik olarak görmeye çalış. Bu, daha kapsayıcı bir ortam yaratmana yardımcı olur.
Unutma, bu söz sadece bir cümle değil, aynı zamanda bir yaşam biçimidir. Kendi içinde ve çevrende bu hoşgörü ve sevgi anlayışını yaymak, Mevlana’nın mirasına sahip çıkmak demektir.