Melih Bulu ne yaptı?
İçindekiler
2021 yılının başlarında Türkiye gündemine oturan bir isim: Melih Bulu. Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör olarak atanması, kamuoyunda geniş yankı uyandırmış ve beraberinde birçok tartışmayı getirmişti. Peki, Melih Bulu ne yaptı da bu kadar konuşuldu? Bu blog yazısında, bu sorunun cevabını farklı açılardan inceleyeceğiz.
Atanma Süreci ve Tepkiler
Melih Bulu, 2 Ocak 2021 tarihinde Cumhurbaşkanı kararıyla Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör olarak atandı. Bu atama, üniversite tarihinde bir ilk olması sebebiyle dikkat çekti. Zira Bulu, üniversite içinden seçilmemiş, dışarıdan atanmış bir isimdi. Öğrenciler, akademisyenler ve mezunlar başta olmak üzere birçok kesim, bu atamaya karşı çıkarak protesto gösterileri düzenledi. Gösterilerin temelinde, rektör atamasının üniversitenin özerkliğine ve demokratik değerlerine aykırı olduğu düşüncesi yatıyordu.
Görev Süresi Boyunca Yaşananlar
Melih Bulu'nun rektörlük görevine başlamasıyla birlikte, üniversitede çeşitli olaylar yaşandı. Öğrenci kulüplerinin faaliyetleri kısıtlandı, bazı akademisyenlerin görev yerleri değiştirildi ve disiplin soruşturmaları açıldı. Bu uygulamalar, eleştirilerin daha da artmasına neden oldu. Protesto gösterileri zaman zaman şiddet olaylarına dönüştü ve polis müdahalesiyle sonuçlandı. Tüm bu süreç boyunca, Bulu'nun açıklamaları ve uygulamaları, muhalif kesimler tarafından "otoriter" ve "anti-demokratik" olarak nitelendirildi.
Görevin Sonlandırılması ve Sonrası
Yaklaşık altı ay süren tartışmaların ve protestoların ardından, 15 Temmuz 2021 tarihinde Melih Bulu rektörlük görevinden alındı. Bu karar, protesto gösterilerine katılanlar tarafından memnuniyetle karşılandı. Ancak, Bulu'nun yerine yine dışarıdan bir atama yapılması, tartışmaların sona ermesine engel olmadı. Boğaziçi Üniversitesi'ndeki rektörlük krizi, Türkiye'de üniversitelerin özerkliği ve atanma usulleri konusundaki tartışmaları yeniden alevlendirdi.
Melih Bulu olayının özeti bu şekilde. Boğaziçi Üniversitesi'ne atanması, görev süresince yaşananlar ve görevden alınması, Türkiye'nin yakın tarihinde önemli bir yer edinmiştir. Bu süreç, sadece bir rektör atamasını değil, aynı zamanda Türkiye'deki demokratik değerler, üniversite özerkliği ve ifade özgürlüğü gibi temel konuları da gündeme getirmiştir.