Söyleşide soru sorulur mu?
Söyleşide Soru Sormak: Bir Sanat Mı, Gereklilik Mi?
Bir söyleşiye katıldığında veya bir söyleşi yaptığında aklındaki soruları sormak, işin en can alıcı noktalarından biri. Bu, hem bilgiyi derinleştiren hem de iletişimi güçlendiren bir eylem. Deneyimlerime göre, çoğu insan söyleşilerde soru sormanın gerekliliğini biliyor ama nasıl ve ne zaman sorulacağı konusunda biraz takılıyor. Gel, bu konuyu biraz daha açalım.
Soru Sormanın Arkasındaki Mantık
Neden mi soru soruyoruz? İlk sebep, anlamadığımız noktaları netleştirmek. Bir konunun %80'ini anladığını düşünüyorsan bile, kalan %20'lik kısım tüm resmi değiştirebilir. Örneğin, bir teknoloji fuarında bir sunum dinliyorsun ve anlatılan yeni bir ürünün pil ömrünün 12 saat olduğunu söylediler. Ancak bu süre, hangi kullanım senaryosunda geçerli? Sürekli Wi-Fi açıkken mi, yoksa sadece ara sıra kullanıldığında mı? İşte burada devreye giren senin soracağın "Bu 12 saatlik pil ömrü, yoğun kullanım senaryosunda mı geçerli, yoksa standart kullanımda mı?" sorusu olurdu.
İkinci büyük sebep ise, konuya olan ilgini ve aktif dinleyiciliğini göstermek. Katıldığım bir etkinlikte, konuşmacı bir konudan bahsettiğinde salondan sessizlik hakimdi. Ancak bir kişi, konuşmacının bahsettiği bir metodolojinin pratikteki %15'lik başarı oranını sorgulayan bir soru sordu. Bu soru, hem konuşmacıyı düşünmeye sevk etti hem de diğer katılımcılar için yeni bir bakış açısı sundu. Bu, pasif bir dinleyiciden ziyade, konuya gerçekten dahil olan bir profil çizer.
Ne Zaman ve Nasıl Soru Sorulur?
Soru sormak için en uygun an, genellikle konuşmacının bir bölümü bitirdiği veya genel bir konuyu özetlediği zamanlardır. Bazı söyleşilerde soru-cevap bölümü ayrılır, bu durumda o bölümü beklemek en doğrusu. Ancak, eğer konuşmacı "Sorularınız var mı?" gibi açık bir davette bulunursa, 바로 (hemen) harekete geçebilirsin.
Soruyu sorarken dikkat etmen gerekenler:
- Kısa ve Öz Ol: Sorun, bir paragraflık bir hikaye anlatımına dönüşmesin. Maksimum 2 cümle ideal.
- Spesifik Ol: Genel geçer sorular yerine, konuşmacının sunduğu belirli bir bilgiye odaklan. "Peki ya sizce?" gibi geniş sorular yerine, "Bahsettiğiniz X stratejisinin, rekabetçi Y sektöründeki Z şirketine olan etkisi hakkında ne düşünüyorsunuz?" gibi daha dar kapsamlı sorular daha etkilidir.
- Yapıcı Ol: Eleştirel bir ton yerine, öğrenme ve anlama odaklı bir dil kullan. Bir sorun varsa bile, bunu bir çözüm önerisiyle birlikte sunmak daha yapıcı bir yaklaşım olur. Örneğin, "Bu sistemde ciddi bir güvenlik açığı olduğunu düşünüyorum" demek yerine, "Bahsettiğiniz sistemde, potansiyel bir X türü saldırıya karşı alınabilecek ek önlemler var mıdır?" şeklinde sormak daha iyi.
Soru Türleri ve Etkileri
Soru sormanın farklı türleri vardır ve her birinin etkisi farklıdır. Deneyimlerime göre, en etkili olanlar şunlar:
- Açıklayıcı Sorular: Anlamadığın bir terimi veya konsepti açıklamasını istemek. Örneğin, "Sunumunuzda bahsettiğiniz 'verimlilik artışının %30'luk kısmı', tam olarak hangi metriklerle ölçüldü?"
- Karşılaştırmalı Sorular: İki farklı konsepti veya yaklaşımı karşılaştırmasını istemek. "Bahsettiğiniz A yöntemi ile daha önce bahsettiğiniz B yöntemi arasındaki temel farklar nelerdir?"
- Örnek İsteyen Sorular: Soyut kavramları somutlaştırmak için. "Bu anlattığınız teorik modeli, gerçek hayattan bir örnekle açıklar mısınız?"
- Geleceğe Yönelik Sorular: Konunun gelecekteki olası etkilerini veya gelişimini öğrenmek için. "Bu teknolojinin önümüzdeki 5 yıl içinde sektördeki genel işleyişi nasıl değiştireceğini öngörüyorsunuz?"
Bu tür sorular, hem senin daha derinlemesine bilgi edinmeni sağlar hem de konuşmacının bilgisini farklı açılardan sergilemesine olanak tanır. Unutma, bir söyleşide soru sormak, sana sunulan bilginin sadece bir parçasıdır. Kalanını sen, sorarak tamamlarsın.