Blade Runner 2049 Bıçak Sırtı konusu ne?
Blade Runner 2049: Sadece Bir Devam Filmi Değil
Eğer sen de benim gibi ilk Blade Runner'ın o karanlık, yağmurlu ve insanlık üzerine derin sorular sorduran atmosferini seviyorsan, 2049'a adım atmadan önce nelerin seni beklediğini bilmek isteyebilirsin. Film, ilk filmden tam 30 yıl sonrasını, yani 2049 yılını anlatıyor. Los Angeles hala o meşhur neon ışıkları ve sürekli yağan yağmurla kaplı, ama bu seferki atmosfer biraz daha steril ve ürkütücü.
Yeni Nesil Replikantlar ve Kökleri
Blade Runner 2049'un merkezinde K (Ryan Gosling) adında bir replikant var. K, Los Angeles Polis Departmanı'nda bir "Blade Runner" olarak çalışıyor. Görevi ne mi? Eski, firari replikantları "emekliye ayırmak", yani bulup yok etmek. Bu replikantlar, ilk filmi izlediysen hatırlayacağın gibi, insan gibi görünen ama insan olmayan, köle olarak üretilmiş varlıklar. Ama K'nın bulduğu bir sır, tüm bildiği dünyayı alt üst ediyor. Bu sır, replikantların artık çocuk doğurabildiği gerçeği. Bu, replikantların sadece yapay değil, aynı zamanda "gerçek" olma potansiyeline sahip olduğunu gösteriyor. Deneyimlerime göre, bu durum, filmin en can alıcı ve düşündürücü noktalarından biri. K'nın bu keşfiyle birlikte kendi varoluşunu sorgulaması, ilk filmdeki Deckard'ın ikilemini farklı bir boyuta taşıyor.
Kaybolan Bellekler ve Kimlik Arayışı
K'nın soruşturması onu, bir zamanların ünlü Blade Runner'ı Rick Deckard (Harrison Ford)'a kadar götürüyor. Deckard, ilk filmden sonra ortadan kaybolmuştu. Filmin büyük bir kısmı, K'nın Deckard'ı bulma ve bu replikant üreme sırrının peşinde koşma hikayesine odaklanıyor. Burada dikkat çekici olan nokta, insanların ve replikantların belleğe yüklenen anılar üzerinden kurduğu kimlik. Replikantların bazılarının geçmişte insanlara ait anıları olduğu ve bu anılarla kendilerine bir kimlik oluşturduğu gerçeği, insan olmanın ne demek olduğunu yeniden tanımlıyor. Eğer sen de kimlik ve bellek arasındaki ilişki üzerine düşünmeyi seviyorsan, bu filmin seni fazlasıyla tatmin edeceğini söyleyebilirim. Hatta bazı sahnelerde, K'nın kendi anılarından şüphe etmesi o kadar gerçekçi ki, kendi hafızanı bile sorgulayabilirsin.
Daha Geniş Bir Dünya ve Yeni Tehditler
Film, sadece K ve Deckard'ın hikayesine odaklanmıyor. Replikantların artık özgürlüklerini arayan bir direniş hareketine dönüştüğü görülüyor. Bu hareketin liderlerinden biri olan Freysa (Ana de Armas), K'nın da içinde bulunduğu karmaşık durumun bir parçası. Ayrıca, replikantların yaratıcısı olan Niander Wallace (Jared Leto) gibi yeni karakterler de evreni daha da genişletiyor. Wallace, insanlığın nüfus sorununu çözmek için replikantları daha da ileriye taşımaya kararlı bir figür. Deneyimlerime göre, filmin görsel dünyası o kadar detaylı ki, her karede yeni bir şey fark edebilirsin. 2049'un distopik şehir manzaraları, ilk filmdeki o ikonikLos Angeles atmosferini başarıyla devam ettiriyor ve üzerine yeni katmanlar ekliyor.
Eğer ilk filmi sevdiysen, 2049'u kesinlikle kaçırmamalısın. Sıradan bir devam filmi değil, ilk filmin sorduğu sorulara daha derinlemesine yanıtlar arayan ve kendi başına da etkileyici bir başyapıt. Kendi "kökenini" bulmaya çalışan bir replikantın yolculuğu, insanlık, hafıza ve kimlik üzerine sana çok şey düşündürecektir. İyi seyirler!