Türkiyede toplam kaç engelli var?
Türkiye'de Engellilik Gerçeği ve Rakamlar
Türkiye'de engelli bireylerin sayısı üzerine konuşurken, sadece bir istatistik yığını sunmak yerine, bu konunun hayatımızdaki yerini ve somut gerçeklerini anlamak çok daha kıymetli. Tecrübelerime göre, engellilik sadece bir kimlik değil, aynı zamanda toplumsal bir olgu ve bu olgunun görünürdeki sayıları, perde arkasındaki yaşamları da kapsıyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından yapılan en güncel araştırmalara göre, Türkiye nüfusunun yaklaşık %7.7'si engelli olarak tanımlanıyor. Bu oran, kabaca 6 milyonun üzerinde insan demek. Bu rakamlar, her 13 kişiden birinin bir şekilde engellilikle yaşamını sürdürdüğünü gösteriyor. Unutmamak gerekir ki bu rakamlar, en çok karşılaşılan ve raporlanan engellilik türlerini baz alıyor; görünmeyen veya tam olarak kayıt altına alınamayan durumları da düşününce bu sayının daha da yüksek olabileceğini tahmin etmek güç değil.
Engellilik Türleri ve Yaygınlıkları
Engellilik denince akla ilk gelenlerin ötesinde, aslında çok daha geniş bir yelpaze var. Deneyimlerime göre, en sık karşılaşılan engellilik türleri arasında görme engelliliği, işitme engelliliği, zihinsel engellilik, sürekli bakım gerektiren engellilik ve hareket kısıtlılığı başı çekiyor. Bu durumların her biri, bireyin günlük yaşamını, sosyal etkileşimlerini ve ekonomik bağımsızlığını farklı şekillerde etkileyebiliyor. Örneğin, hareket kısıtlılığı olan bir birey için toplu taşıma araçlarının erişilebilirliği hayati önem taşırken, işitme engelli bir birey için işaret dili bilen iletişim kanallarının varlığı sosyalleşmenin temelini oluşturuyor. Önemli olan, bu farklı ihtiyaçların farkında olmak ve çözüm üretmektir.
Toplumsal Entegrasyon ve Karşılaşılan Zorluklar
6 milyonun üzerindeki insanımızın toplumsal hayata tam entegrasyonu, hepimizin ortak sorumluluğu. Deneyimlerime göre, engelli bireylerin karşılaştığı en büyük zorlukların başında fiziksel erişilebilirlik geliyor. Yolların, binaların, kamu alanlarının standartlara uygun hale getirilmesi, basit bir rampadan daha fazlasını ifade ediyor; bu, bir bireyin sokağa çıkabilmesi, bir dükkana girebilmesi, bir parkta vakit geçirebilmesi demek. Bunun yanı sıra, eğitimde ve istihdamda fırsat eşitliği de kritik bir konu. İşverenlerin engelli çalışanlara yönelik ön yargıları kırmak ve gerekli düzenlemeleri yapmak, bu bireylerin potansiyellerini ortaya koymaları için büyük bir adım olacaktır. Bir bireyin becerisi ve yeteneği ile engeli arasında bir bağ kurmamak gerekir.
Pratik Adımlar ve Öneriler
Bu rakamlar ve gerçekler karşısında neler yapabiliriz diye düşünürsek, somut adımlar atmak mümkün:
Farkındalık Yaratmak: Çevremizde engelli bireylerin yaşamlarını kolaylaştıracak küçük adımları teşvik edebiliriz. Bir engelli rampasının önünü kapatmamak, otobüste yer vermek gibi basit davranışlar büyük fark yaratır.
Erişilebilirliği Desteklemek: Belediyeler ve sivil toplum kuruluşları ile iş birliği yaparak, kamu alanlarının ve hizmetlerinin daha erişilebilir hale gelmesi için projeleri destekleyebiliriz. Kendi iş yerimizde veya yaşadığımız apartmanda erişilebilirlik konusunda iyileştirmeler talep edebiliriz.
Eğitim ve İstihdam: Engelli bireylerin eğitimine ve meslek edinmelerine yönelik kursları ve programları destekleyen kuruluşlara katkıda bulunabiliriz. İş veren olarak, engelli bireyleri iş gücüne katmak için gerekli adaptasyonları sağlamayı düşünebiliriz.
Bilgi ve İletişim: İşaret dili öğrenmek veya çevremizdeki işitme engelli bireylerle iletişim kurmanın yollarını öğrenmek, empatiyi ve anlayışı artırır. Görme engelli bireyler için sesli betimleme uygulamalarının yaygınlaşmasına destek olabiliriz.
Unutmayalım ki, engellilik bir kusur değil, insan çeşitliliğinin bir parçasıdır. Hep birlikte, daha kapsayıcı ve anlayışlı bir toplum inşa edebiliriz.