Islam hukukunda ariyet ne demektir?
İslam Hukukunda Ariyet: Bildiğin Ama Belki de Tam Bilmediğin Bir Kavram
Ariyet, aslında hepimizin hayatının bir parçası. Bir arkadaşından borç aldığın bir kitaptan, komşundan rica ettiğin bir çekiçten daha fazlası. İslam hukukunda ariyet, karşılıksız olarak bir malın zilyetliğinin (kullanma hakkının) başkasına devredilmesi demek. Yani sen bir şeyi ödünç veriyorsun ama karşılığında bir ücret almıyorsun. Bu, hem veren hem de alan için önemli sorumluluklar getiriyor.
Deneyimlerime göre, birçok insan ariyetin sadece "ödünç vermek" olduğunu düşünüp geçiyor. Ama işin içinde biraz daha derinlik var. Mesela, verdiğin eşyanın zarar görmesi durumunda ne olacak? Ya da alan kişi onu olması gerektiği gibi kullanmazsa? İşte bu noktada İslam hukukunun belirlediği kurallar devreye giriyor.
Ariyet Verenin ve Alanın Sorumlulukları
Ariyet akdinde, yani bu ödünç verme anlaşmasında, hem veren hem de alanın üzerine düşen vazifeler var. Veren kişi, eşyayı kusursuz bir şekilde teslim etmekle yükümlü. Eğer eşyanın kusurlu olduğunu biliyorsa, bunu mutlaka bildirmeli. Mesela, arkadaşına ödünç verdiğin araba zaten tekliyor, bunu ona önceden söylemelisin ki sonradan "araba neden böyle çalışıyor" demesin.
Alan kişi ise eşyayı sadece sözleşmede belirtilen amaçla ve sürede kullanmalı. Üzerine düşen özenle kullanmalı. Bu şu demek: Eğer bir elektrikli aleti ödünç aldıysan, onu suya sokamazsın ya da amacı dışında kullanıp bozamazsın. Kısacası, emanete hıyanet etmemeli. Ariyet alan kişi, eşyayı geri verirken de kusursuz bir şekilde teslim etmeli. Ancak doğal kullanım sonucu meydana gelen yıpranmalar veya eşyanın kendiliğinden oluşan kusurları hariç. Örneğin, bir halıyı ödünç aldın, evinde misafirlerin oldu ve halı biraz kirlendi. Bunu doğal kabul edebiliriz. Ama halıyı boyarsan veya üzerine bir şey döküp çıkaramazsan, bu senin sorumluluğun olur.
Ariyetin Çeşitleri ve Dikkat Edilmesi Gerekenler
Ariyetin birkaç türü var. Bunlardan biri "ariyet-i mutlak". Bu, herhangi bir şart koşulmadan verilen ödünç. Bir arkadaşının kitabını alıp okuyup geri vermen gibi. Bir diğeri ise "ariyet-i mukayyet". Bu da belirli bir şartla verilen ödünç. Mesela, "bu makineyi sadece bu projede kullan" demek gibi.
Deneyimlerime göre, bu tür detayları bilmek, ileride yaşanabilecek anlaşmazlıkları önler. Özellikle değerli eşyaları ödünç verirken veya alırken, neyin nasıl kullanılacağı konusunda açık olmak çok önemli. Hatta bazen yazılı bir sözleşme olmasa bile, karşılıklı rıza ve anlaşma da bu akdin geçerliliği için yeterli olabilir. Ama yine de, özellikle ticari ilişkilerde veya önemli değerdeki eşyalarda, karşılıklı iyi niyetle de olsa neyin ne olduğunu konuşmak faydalıdır.
Ariyet ve Günümüzdeki Uygulamaları
Günümüzde ariyet kavramı birçok alanda karşımıza çıkıyor. Kütüphanelerden kitap ödünç almak, bir arkadaşının aracını kullanmak, bir komşundan borç bir alet almak gibi durumlar hep bu kavramın içine giriyor. Hatta dijital dünyada birinin hesabını kısa süreliğine kullanmak bile bu kapsama girebilir.
Önemli olan, bu durumu bir yükümlülük olarak görmek ve karşılıklı güveni sarsacak davranışlardan kaçınmak. Verdiğin şeyin zamanında ve sağlam olarak geri gelmesini beklemek hakkındır. Aynı şekilde, sen de ödünç aldığın şeyi özenle kullanmalı ve belirlenen sürede geri vermelisin. Bu karşılıklı saygı ve güven, toplumsal ilişkilerimizin de temelini oluşturur.
Pratik bir öneri olarak, birinden bir şey ödünç alırken, ne zaman ve nasıl geri vereceğini konuşmayı unutma. Eğer ödünç aldığın şeyde bir sorun olursa, bunu hemen bildirmek senin ahlaki ve hukuki sorumluluğundur. Bu, hem karşındaki kişiye karşı duyduğun saygıyı gösterir hem de senin güvenilirliğini artırır.