1 dünya savaşının sonunda ne oldu?
Birinci Dünya Savaşı'nın Sonu: Sadece Barış Değil, Yeni Bir Dünya Düzeni
Birinci Dünya Savaşı'nın bitişi, sadece silahların susması demek değil; aynı zamanda üzerinde yaşadığımız dünyanın haritasının, siyasi yapısının ve hatta toplumsal düşüncelerinin kökten değiştiği bir dönüm noktası. Bunu anlamak için, cephelerdeki savaşın bitişinden çok daha fazlasına bakmak gerekiyor.
Mütareke ve Barış Antlaşmaları: Kağıt Üzerindeki Yeni Düzen
Savaşın askeri olarak fiilen sona ermesi 11 Kasım 1918'de Müttefikler ile Almanya arasında imzalanan Compiègne Mütarekesi ile gerçekleşti. Bu, tam bir teslimiyet anlamına geliyordu. Almanya için ağır şartlar getirildi; Ren Nehri'nin doğu kıyısının boşaltılması, Elsass-Loren'in Fransa'ya iadesi, Müttefiklere sınırsız tahıl, kömür ve demiryolu araçları teslimatı gibi maddeler içeriyordu.
Ancak asıl büyük değişim, savaşın hukuki olarak sona erdirildiği ve Avrupa'nın yeniden şekillendirildiği Versay Antlaşması (28 Haziran 1919) ile geldi. Bu antlaşmanın ana maddelerine bir göz atalım:
- Savaş Suçu Maddesi (Madde 231): Almanya ve müttefiklerinin savaştan tamamen sorumlu tutulduğu belirtiliyordu. Bu, Alman halkı için inanılmaz bir travmaydı ve ilerideki gerilimlerin temelini attı.
- Tazminatlar: Almanya'ya çok ağır savaş tazminatları yüklendi. Başlangıçta belirlenen miktar çok yüksekti ve ülkenin ekonomik kapasitesinin çok üzerindeydi.
- Toprak Kayıpları: Almanya, topraklarının önemli bir kısmını kaybetti. Elsass-Loren Fransa'ya, Eupen-Malmedy Belçika'ya, Kutsal Roma İmparatorluğu'nun kuzey toprakları Polonya'ya (Polonya Koridoru olarak bilinen Danzig dahil) ve Memel Litvanya'ya verildi.
- Askeri Kısıtlamalar: Alman ordusu büyük ölçüde sınırlandırıldı. Sadece 100.000 kişilik bir orduya izin verildi, ağır silahlar, denizaltılar ve uçak üretimi yasaklandı. Ren Nehri bölgesi silahsızlandırıldı.
Almanya dışında Avusturya-Macaristan İmparatorluğu dağıldı ve yerine Avusturya (Saint-Germain Antlaşması), Macaristan (Trianon Antlaşması), Çekoslovakya ve Yugoslavya gibi yeni devletler kuruldu. Osmanlı İmparatorluğu'nun paylaşımı ise Sevr Antlaşması ile öngörüldü, ancak bu antlaşma Türk Kurtuluş Savaşı ile yürürlüğe girmedi. Deneyimlerime göre, bu antlaşmaların çoğu, savaşın getirdiği acıları ve öfkeyi dindirmekten çok, yeni anlaşmazlıkların tohumlarını ekti.
Yeni Devletler ve Değişen Sınırlar: Avrupa'nın Yeniden Çizilmesi
Versay ve diğer barış antlaşmalarıyla harita üzerinde yapılan değişiklikler, Avrupa'nın siyasi coğrafyasını tanınmayacak hale getirdi. İmparatorlukların çöküşüyle birlikte, ulus-devletler kavramı daha da güçlendi. Ancak bu yeni devletlerin birçoğu, kendi içlerinde etnik ve ulusal azınlık sorunlarıyla boğuşmaya başladı.
Örneğin, Polonya Koridoru'nun Almanya ile Doğu Prusya'yı ayırması, iki ülke arasındaki gerilimin kalıcı bir nedeni oldu. Yugoslavya'nın kurulması, Sırp, Hırvat, Sloven ve diğer ulusları bir araya getirdi, ancak bu birleşimdeki gerilimler sonraki yıllarda da devam etti.
Bu dönüm noktası, aslında insanlara büyük umutlar verse de, birçoğumuzun hayatını etkileyen sınır değişiklikleri ve yeni devletlerin kurulması, beraberinde yeni sorunları getirdi. Bu, sadece ülkelerin değil, milyonlarca insanın hayatının da yeniden düzenlenmesi demekti.
Uluslararası İşbirliği Girişimleri: Barışı Korumak Mümkün mü?
Savaşın yıkımından sonra, benzer felaketlerin tekrar yaşanmaması için uluslararası işbirliği arayışları da başladı. Bu çabaların en bilineni, ABD Başkanı Woodrow Wilson'ın 14 maddelik planı çerçevesinde kurulan Milletler Cemiyeti idi.
Milletler Cemiyeti'nin temel amacı, uluslararası anlaşmazlıkları barışçıl yollarla çözmek ve kolektif güvenliği sağlamaktı. Ancak bu kuruluşun bazı temel zayıflıkları vardı:
- ABD'nin Katılmaması: ABD Senatosu Milletler Cemiyeti'nin onaylamadı, bu da cemiyetin otoritesini ve gücünü ciddi şekilde zayıflattı.
- Yaptırım Gücünün Zayıflığı: Cemiyetin askeri yaptırım gücü yoktu.
- Büyük Güçlerin Çıkarları: Özellikle Avrupa'daki büyük güçler, kendi ulusal çıkarlarını cemiyetin genel ilkelerinin önüne koyma eğilimindeydiler.
Deneyimlerime göre, Milletler Cemiyeti'nin çabalarına rağmen, kalıcı barışın sağlanması o kadar da kolay olmadı. Bu, uluslararası ilişkilerde zorlukların ne kadar karmaşık olabileceğini gösteren önemli bir ders.
Sonuç Olarak (Ama Başka Şekilde): Bu Dönemden Ne Öğrenebiliriz?
Birinci Dünya Savaşı'nın sonu, sadece düşen imparatorluklar ve yeni haritalar demek değil. Bu aynı zamanda uluslararası ilişkilerde güç dengelerinin nasıl değiştiğini, milliyetçilik akımlarının nasıl güçlendiğini ve ekonomik çalkantıların nasıl yeni çatışmalara zemin hazırlayabileceğini de gösteriyor.
Eğer bu dönemi anlamak istiyorsan, okuduğun her bilgiyi bir yapboz parçası gibi görmelisin. Tek bir antlaşma veya olay değil, bu karmaşık bir süreç. Ve unutma, geçmişteki bu büyük çalkantılardan çıkarılacak dersler, bugün de geçerliliğini koruyor. Örneğin, barış anlaşmalarının adil ve kapsayıcı olması ne kadar önemli, bunu bu dönemden daha iyi anlatan bir örnek yok. Eğer bir yerde adaletsizlik veya ağır yükler varsa, orası uzun vadede istikrar bulmakta zorlanır.