Osmanlı'da kadılık nedir?
Osmanlı'da Kadılık: Bir Zamanlar Hakimiyetin Kalbi
Osmanlı'da kadılık denince, aklına hemen o uzun cüppeli, elinde davul gibi bir şey tutan amcalar geliyorsa, biraz daha derine inelim. Kadılık, aslında Osmanlı adalet sisteminin temel taşıydı. Bir nevi bugünkü hâkim ve savcılık görevlerini tek başına üstlenen, hem hukuki hem de idari yetkileri olan bir makamdı. Düşünsene, bir şehirde veya kasabada senin sözün kanun gibiydi. Peki, bu işin incelikleri nelerdi? Gelin, deneyimlerime göre bu konuyu biraz daha açalım.
Öncelikle, kadılar sadece hukuki davalara bakmakla kalmazlardı. Bir yerde meydana gelen bir olayda, mal paylaşımından boşanmaya, ticari anlaşmazlıklardan gasp suçlarına kadar her türden davayı dinlerlerdi. Ama işin ilginç yanı, bununla sınırlı kalmazlardı. Şehirdeki esnafın denetimi, kamu sağlığına dikkat edilmesi, hatta belediye işlerine kadar birçok idari görevi de yürütürlerdi. Yani, bir nevi yerel yöneticilik gibi bir şeydi bu. Örneğin, bir kadı, esnafın tartılarını kontrol eder, fiyatların uygun olup olmadığına bakardı. Hatta bir yerde su kesintisi olsa, halkın bu durumdan mağdur olmaması için gerekli tedbirleri alması da kadının göreviydi. Bu kadar çok yönlü bir görev, sana ne ifade ediyor?
Kadı Nasıl Olunurdu? Eğitim ve Nitelikler
Kadı olmak öyle rastgele bir iş değildi. Bu makama gelmek için ciddi bir eğitimden geçmek gerekirdi. Öncelikle, iyi bir medrese eğitimi şarttı. Medreselerde şer'i hukuk, fıkıh, usul-i fıkıh gibi dersler alınırdı. Bu dersler, bugünün hukuk fakültelerinin çok daha derinine inen, dini temellere dayanan bir eğitim sistemiydi. Bir adayın kadı olabilmesi için sadece ilim sahibi olması yetmezdi, aynı zamanda ahlaklı, dürüst ve adil olması beklenirdi. Zaten bu yüzden, kadıların atanması da öyle alelade olmazdı. Genellikle üst düzey ulemadan, yani bilgili ve saygın hocalardan tavsiye alınırdı. Hatta deneyimlerime göre, bazı kadılar kariyerlerine müderrislik (hocalık) yaparak başlar, sonra kadılık sınavlarında başarı göstererek bu makama yükselirlerdi. Mesela, bir kadının atanması için genellikle şer'iyye sicilleri denilen kayıtlarda isimleri geçerdi. Bu siciller, aslında o kadının geçmişte aldığı eğitimleri, icazetlerini ve hatta kariyerindeki ilerlemeleri gösterirdi.
Kadının Görev ve Yetkileri: Sadece Yargı Değil
Kadıların görev alanları oldukça genişti. Mahkemede adaleti sağlamanın yanı sıra, bir de kadı sicilleri tutulurdu. Bu siciller, o dönemin en önemli arşivlerinden biriydi. Miras davaları, evlenme akitleri, boşanmalar, noterlik işlemleri gibi her şey bu sicillere kaydedilirdi. Düşünsene, o günün tapu sicili gibi bir şeydi. Bu kayıtlar sayesinde, gelecekte ortaya çıkabilecek anlaşmazlıkların önüne geçilirdi. Kadıların bir diğer önemli görevi de muhtesib görevini üstlenmesiydi. Muhtesib, çarşı pazar işlerini denetleyen, hileli satışları önleyen, ölçü ve tartıların doğru olmasını sağlayan kişiydi. Yani, halkın günlük yaşamını doğrudan etkileyen bir denetim mekanizmasıydı.
Deneyimlerime göre, Osmanlı'da kadılık sisteminin işleyişini daha iyi anlamak için bazı rakamlara bakmak faydalı olur. Örneğin,
- yüzyılda İstanbul'da yaklaşık 200 civarında kadı ve naib (kadı yardımcısı) görev yapıyordu. Bu sayı, şehrin büyüklüğü ve nüfusu göz önüne alındığında oldukça dikkat çekici. Kadıların aldığı maaşlar da dönemin ekonomik koşullarına göre değişirdi. Bu maaşlar, sadece onların geçimini sağlamakla kalmaz, aynı zamanda rüşvet gibi olumsuz davranışların önüne geçmeyi hedeflerdi.
Kadılıkta Kariyer ve Terfiler
Kadılık, bir nevi kariyer basamağı gibiydi. Bir kadı, küçük bir kasabanın kadılığından başlayıp, zamanla daha büyük şehirlerin, hatta büyük eyaletlerin kadılıklarına kadar yükselebilirdi. Bu terfiler, genellikle kişinin başarılarına, deneyimine ve ilmi seviyesine göre yapılırdı. En üst seviyedeki kadılıklar ise Mekkei Mükerreme (Mekke) ve Medinei Münevvere (Medine) gibi kutsal şehirlerin kadılıklarıydı ki bu görevler büyük bir prestij ve sorumluluk taşırdı. Deneyimlerime göre, kadılar arasında da hiyerarşi bulunurdu. Örneğin, büyük şehirlerdeki kadılar, daha küçük yerlerdeki kadılara göre daha yüksek bir statüye sahipti. Bu da bir nevi hakimler arasındaki kıdem sistemi gibi düşünülebilir.
Eğer sen de Osmanlı adalet sistemine meraklıysan, bu konulara daha derinlemesine dalmanı öneririm. Özellikle kadı sicillerini incelemek, o dönemin sosyal ve hukuki yaşamına dair paha biçilmez bilgiler sunar. Unutma, her bir sicil, o günkü insanların hayatlarından kesitler barındırır. Bu bilgileri öğrenmek, sadece tarih bilgini artırmakla kalmaz, aynı zamanda adaletin farklı toplumlarda nasıl işlediğine dair de sana yeni bakış açıları kazandırır.