Serveti Fünun hangi edebiyattan etkilenmiştir?

Servet-i Fünun Edebiyatının Etkilendiği Kaynaklar

Servet-i Fünun edebiyatı, Türk edebiyatında önemli bir dönüm noktasıdır ve

  1. yüzyılın sonları ile
  2. yüzyılın başlarında etkisini göstermiştir. Bu dönemdeki edebiyatçılar, Osmanlı İmparatorluğu'nun Batı ile artan etkileşiminin bir sonucu olarak, kendilerinden önceki Türk edebiyatından farklı bir çizgiyi benimsemişlerdir. Deneyimlerime göre, bu değişimin temelinde iki ana etken yatar: Batı edebiyatı ve yenilikçi bir anlayış.

  1. Batı Edebiyatının Etkisi: Bir Dönüşümün Anatomisi

Servet-i Fünun edebiyatının en belirgin etkisi, şüphesiz Batı edebiyatından gelmiştir. Özellikle Fransız edebiyatı, bu dönem Türk yazarları için adeta bir okul görevi görmüştür. Romantizm, Realizm ve Parnasizm gibi akımların etkilerini eserlerinde yoğun olarak görebiliriz.

* Romantizm: Duygusal yoğunluk, bireysel temalar, doğaya eğilim ve melankoli gibi romantik unsurlar, Recaizade Mahmut Ekrem'in "Araba Sevdası" gibi eserlerinde bile iz bırakmıştır. Ancak Servet-i Fünuncular, romantizmi daha incelikli bir şekilde ele almışlardır.

* Realizm ve Naturalizm: Batı'daki realizm ve natüralizm akımlarının etkisiyle, dönemin yazarları toplumsal gerçekleri daha nesnel bir dille aktarmaya çalışmışlardır. Halit Ziya Uşaklıgil'in "Mai ve Siyah" romanı, bu akımın en önemli örneklerindendir. Karakterlerin psikolojik derinlikleri, çevre tasvirleri ve olay örgüsündeki gerçekçilik, bu etkiyi net bir şekilde ortaya koyar. Bu romanın yazıldığı dönemde, yani 1897'de, Batı'da Balzac, Flaubert gibi yazarların realizmi zirvedeydi ve Türk edebiyatı da bu rüzgarı arkasına aldı.

* Parnasizm: Şiirde Realizm olarak da bilinen Parnasizm'in etkisiyle, Servet-i Fünun şairleri daha somut, daha tasvirci ve biçime önem veren bir anlayış benimsemişlerdir. Tevfik Fikret'in şiirlerindeki dilin süslü ve aruz ölçüsünün ustaca kullanılması, bu akımın bir yansımasıdır. Özellikle Tevfik Fikret'in "Sis" şiiri, hem dil hem de tema açısından dönemin ruhunu yansıtır.

Öneri: Eğer Servet-i Fünun'u daha iyi anlamak istiyorsan, bu dönem yazarlarının eserlerini okurken aynı zamanda dönemin Fransız edebiyatından da örnekler inceleyebilirsin. Örneğin, Gustave Flaubert'in "Madame Bovary"sini okuduktan sonra Halit Ziya'nın eserlerine dönmek, etkileşimi daha net görmeni sağlar.

  1. Yenilikçi Dil ve Biçim Arayışı: Köhne Yapıların Yıkılması

Servet-i Fünun edebiyatı, sadece tema ve akım olarak değil, aynı zamanda dil ve biçim olarak da bir yenilik hareketidir. Bu dönemde, Divan edebiyatının ağır dilinden ve Arapça-Farsça tamlamaların yoğunluğundan uzaklaşarak, daha sade ama bir o kadar da sanatlı bir dil oluşturulmaya çalışılmıştır.

* Aruz Ölçüsünün Kullanımı: Servet-i Fünun şairleri, aruz ölçüsünü Türkçeye daha iyi uyarlamak için ciddi çaba göstermişlerdir. Eski dönemlerdeki gibi kalıplara sıkışıp kalmak yerine, aruzun ritmini ve musiki yönünü kullanarak yeni denemeler yapmışlardır. Tevfik Fikret, Cenap Şahabettin gibi şairler bu konuda önemli ustalar olarak öne çıkarlar. Örneğin, Cenap Şahabettin'in "Elhan-ı Şita" şiirindeki aruzun kullanımı, şiire bambaşka bir hava katmıştır.

* Yeni Nazım Şekilleri: Batı edebiyatından alınan sone, terzarima gibi nazım şekilleri Türk edebiyatına uyarlanmış ve kullanılmıştır. Bu, şiirin yapısında önemli bir çeşitlilik getirmiştir.

* Sanatlı ve İmgeci Dil: Şiirde ve nesirde soyut kavramları somutlaştırmak, duyguları daha incelikli bir şekilde ifade etmek için zengin imgeler kullanılmıştır. Bu durum, dilin daha kapalı ve anlaşılması için okuyucudan daha fazla çaba gerektirmesine neden olmuştur. Ancak bu, aynı zamanda edebiyatın sanatsal derinliğini de artırmıştır.

Öneri: Servet-i Fünun şiirlerini okurken, kelimelerin anlamlarını ve kullanıldığı bağlamları dikkatlice incele. Özellikle Tevfik Fikret'in "Rübab-ı Şikeste" adlı eserindeki şiirler, bu dilin ve biçimin ipuçlarını taşır.

  1. Bireysel Duygulara ve İç Dünyaya Odaklanma: Toplumdan Kaçış mı, Yeni Bir Bakış mı?

Servet-i Fünun dönemi, toplumsal olaylardan çok bireyin iç dünyasına, duygularına ve hayallerine odaklanmıştır. Bu durum, dönemin siyasi atmosferiyle de ilişkilidir. Baskıcı rejimler, edebiyatçıları daha çok kendi iç dünyalarına çekilmeye zorlamıştır.

* Aşk ve Melankoli: Aşk teması, özellikle karşılıksız aşk, ayrılık ve yalnızlık gibi duygular, bu dönem eserlerinde sıkça işlenmiştir. Cenap Şahabettin'in "Tâmât" adlı eserindeki şiirler, bu duygusal yoğunluğun güzel örneklerindendir.

* Doğa Tasvirleri: Doğa, bireyin duygularını yansıtmak için bir araç olarak kullanılmıştır. Şairler, doğanın güzelliklerini bireysel duygularıyla birleştirerek aktarmışlardır.

* Hayal ve Gerçek Çatışması: Yazarlar, gerçek hayattaki hayal kırıklıklarını ve toplumsal baskıları, hayal dünyalarında gideremeye çalışmışlardır. Bu da eserlere melankolik bir hava katmıştır.

Öneri: Eğer bu dönemin eserlerini okuyorsan, karakterlerin ruh hallerine ve duygusal çatışmalarına odaklan. Bu, hem eserleri daha iyi anlamana yardımcı olur hem de kendi duygusal dünyanla bir bağ kurmanı sağlayabilir. Halit Ziya'nın "Aşk-ı Memnu" romanındaki Bihter'in iç dünyası, bu bireysel odaklanmanın çarpıcı bir örneğidir.

Sonuç olarak, Servet-i Fünun edebiyatı, Batı'nın etkisiyle şekillenmiş, dil ve biçimde yenilikler yapmış ve bireysel temalara yönelmiş bir edebi harekettir. Bu dönemin eserlerini anlamak, Türk edebiyatının modernleşme sürecini kavramak için de kritik öneme sahiptir.