Kuranda kıtal ne demek?

Kur'an'da Kıtal Ne Demek?

Kur'an-ı Kerim'de geçen kıtal kelimesi, aslında Arapça'da bir şeyi kesmek, ayırmak anlamına gelen "kat'" kökünden gelir. Ancak Kur'an'da kullanıldığı bağlamda, bu daha çok savaşmak, mücadele etmek, çatışmak anlamlarına gelir. Günlük dilde kullandığımız "kesmek" anlamından biraz daha farklı bir boyutu var yani.

Deneyimlerime göre, kıtal denince akla hemen kaba kuvvet veya anlamsız bir şiddet gelmemeli. Kur'an'da kıtal, genellikle belirli bir amaç doğrultusunda, haklı bir savunma veya adalet mücadelesi çerçevesinde ele alınır. Örneğin, Bakara Suresi

  1. ayette şöyle buyrulur: "Allah yolunda, sizinle savaşanlarla siz de savaşın, ancak haddi aşmayın. Çünkü Allah haddi aşanları sevmez." Buradaki "savaşın" kelimesi, kıtalın bir yönünü gösteriyor. Yani, birileri size saldırıyorsa veya sizi hak yoldan saptırmaya çalışıyorsa, meşru müdafaa kapsamında mücadele etmeniz gerekir.

Peki, bu mücadele ne zaman ve nasıl olmalı? Kur'an, kıtalın sınırlarını da çizmiş. Yine Bakara Suresi'nin

  1. ayetinde, "Onları yakaladığınız yerde öldürün ve sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne, adam öldürmekten daha kötüdür. Mescid-i Haram'da onlarla savaşmayın; ta ki onlar sizi orada savaşmadıkça. Eğer sizinle orada savaşırlarsa, hemen onları öldürün. İşte kafirlere böyle karşılık veririz." Bu ayetler, kıtalın bir savunma savaşı olduğunu ve düşmanın zulmüne veya fitne çıkarmasına karşı bir tepki olduğunu net bir şekilde ortaya koyuyor. Burada "fitne" kelimesinin altını çizmek önemli; çünkü fitne, sadece fiziksel bir saldırı değil, aynı zamanda toplumu bozmak, ayrıştırmak, inançları zedelemek gibi daha geniş bir anlam taşıyor.

Kıtalın bir diğer boyutu da, adaleti tesis etmek veya zulmü ortadan kaldırmak için verilen mücadeledir. İnsanların baskı altında tutulduğu, haklarının gasp edildiği durumlarda Kur'an, bu adaletsizliğe karşı durmayı teşvik eder. Ancak bu da yine belirli kurallar ve sınırlar dahilinde olmalıdır. Tarih boyunca yaşanan savaşlara baktığımızda, bazılarının gerçekten haklı bir mücadelenin ürünü olduğunu, bazılarının ise tamamen siyasi veya kişisel çıkarlar uğruna yapıldığını görürüz. Kur'an'ın kıtal emri, ikinci kategoriye girmez.

Kıtalın Sınırları ve Ahlaki Boyutu

Kur'an'da kıtalın sadece bir zorunluluk değil, aynı zamanda ciddi ahlaki sorumluluklar getirdiğini de görüyoruz. Az önce bahsettiğim Bakara Suresi

  1. ayetteki "ancak haddi aşmayın" ifadesi bu noktada çok önemli. Deneyimlerime göre, bu ifade, savaşın bile kendi içinde bir ahlakı olması gerektiğini vurguluyor. Yani, savaş esiri olanlara zarar vermemek, sivillere dokunmamak, masumlara kıymamak gibi.

Bir örnek vermek gerekirse, Enfal Suresi

  1. ayet şöyle der: "Eğer onlar barışa yanaşırlarsa, sen de ona yanaş ve Allah'a tevekkül et. Şüphesiz O, işiten ve bilendir." Bu ayet, eğer düşman barış teklif ederse, onlara karşı da barışçıl bir yaklaşım sergilemenin gerekliliğini anlatıyor. Yani, kıtal sürekli bir çatışma hali değil; barışın mümkün olduğu durumlarda barışa öncelik verilmesi gerektiği açıkça belirtilmiş. Bu da kıtalın ne kadar dengeli bir şekilde ele alındığını gösteriyor.

Kıtalın ahlaki boyutu, sadece düşmana karşı değil, aynı zamanda kendi askerlerimizin davranışlarını da kapsar. Kur'an, savaşın getirdiği zorluklara rağmen insani değerlerden uzaklaşmamayı öğütler. Bu, savaşın bile bir "yol" olarak görüldüğünü ve bu yolda giderken ahlaki pusulayı kaybetmemek gerektiğini anlatıyor.

Kıtal ve Günümüzdeki Anlamı

Günümüzde pek çok insan Kur'an'daki kıtal ayetlerini okuduğunda, bunu doğrudan terörizm veya radikalizmle ilişkilendirme eğiliminde olabiliyor. Ancak bu, Kur'an'ın mesajını eksik anlamaktır. Deneyimlerime göre, Kur'an'ın savaşla ilgili emirleri, zamanın şartlarına ve o dönemin mücadelelerine göre verilmiş olsa da, temel prensipleri hala geçerlidir.

Bu prensipler şunlardır:

  • Meşru Müdafaa: Saldırıya uğradığınızda kendinizi ve inancınızı savunma hakkınız vardır.
  • Adalet Mücadelesi: Zulme ve haksızlığa karşı durmak, adaleti tesis etmeye çalışmak.
  • Sınırları Bilmek: Savaşın bile ahlaki sınırları vardır; masumlara ve sivillere zarar verilmemelidir.
  • Barışa Öncelik: Barış mümkün olduğunda, savaşa tercih edilmelidir.

Bugün bir Müslüman için kıtal, doğrudan silahlı mücadele anlamına gelmeyebilir. Bu, hakikati savunmak, adaletsizliğe karşı durmak, toplumu iyiliğe çağırmak gibi çeşitli şekillerde tezahür edebilir. Önemli olan, bu mücadeleyi Kur'an'ın çizdiği sınırlar ve ahlaki çerçeve içinde yapmaktır. Kendi başınıza veya bir grubun kararıyla anlamsız şiddete başvurmak, Kur'an'ın kıtal anlayışıyla bağdaşmaz.

Pratik bir öneri olarak, Kur'an'daki savaşla ilgili ayetleri okurken, mutlaka öncesini ve sonrasını, ilgili diğer ayetleri ve ayetlerin indiği bağlamı da araştırmanızı tavsiye ederim. Böylece, kelimelerin ve emirlerin ardındaki derin anlamı daha iyi kavrayabilirsiniz. Unutmayın, Kur'an, bir barış ve adalet kitabıdır ve savaşla ilgili emirler bile bu ana prensiplerden bağımsız değildir.