Kula Neyi Meşhur?
Kula'nın Meşhur Olanları
Kula denince akla ilk gelen şeylerden biri, şüphesiz o eşsiz lezzetiyle Kula leblebisidir. Kula'nın iklimi ve toprağı, leblebinin o kendine has çıtır çıtır dokusunu ve tatlımsı aromasını kazanmasında büyük rol oynuyor. Yıllardır süregelen bir gelenekle üretilen Kula leblebisi, sadece Türkiye'de değil, yurt dışında da tanınan bir marka haline gelmiş durumda. Özellikle kavrulmuş halinin o enfes kokusu ve ağızda dağılan kıvamı, kahvaltıdan ara öğünlere kadar her anınıza eşlik edebilir. Deneyimlerime göre, farklı kavrulma derecelerini deneyerek kendi favorinizi bulabilirsiniz. Kula'ya gittiğinizde mutlaka taze kavrulmuş, paketlenmemiş olanı tercih edin. Hatta bazen yerel üreticiler küçük atölyelerinde nasıl yapıldığını da gösteriyorlar, bu da ayrı bir keyif. Yanında bir bardak çay ile tadına doyulmaz bir ikili oluşturuyor.
Leblebinin yanı sıra, Kula'nın kendine has bir de mantısı var. Ama bildiğiniz Kayseri mantısı gibi değil bu. Kula mantısı, daha çok hamur işi ağırlıklı, yoğrulmuş hamurun küçük parçalar halinde haşlanıp üzerine bol sarımsaklı yoğurt ve tereyağında kızdırılmış kırmızı biberle servis edildiği bir lezzet. Bir nevi erişte gibi düşünebilirsiniz ama çok daha ince ve özel bir yapım tekniği var. Kula'ya yolunuz düşerse, yerel bir lokantada mutlaka Kula mantısını tatmanızı öneririm. Genellikle evlerde yapılan ve komşularla paylaşılan bir lezzet olduğu için, dışarıda bulmak biraz daha zor olabilir ama bulduğunuzda da emeğinize değecektir. İçindeki hamurun kıvamı ve üzerine dökülen bol sosuyla doyurucu ve lezzetli bir seçenektir.
Kula'nın tarihi dokusu da en az leblebisi kadar meşhur diyebilirim. Özellikle Kula Evleri, kendine özgü mimarisiyle görenleri büyülüyor. Osmanlı dönemi sivil mimarisinin en güzel örneklerinden biri olan bu evler, taş ve ahşabın uyumuyla inşa edilmiş. Her bir evin kendine has bir karakteri var ve sokaklarında yürürken adeta zamanda yolculuk yapmış gibi hissediyorsunuz. Özellikle cumbalı evleri, dar sokakları ve tarihi çeşmeleriyle fotoğraf tutkunları için adeta bir cennet. Gezerken dikkat etmeniz gereken şey, bazı evlerin hala yaşam alanı olarak kullanılıyor olması, bu yüzden saygılı ve dikkatli olmak önemli. Köprübaşında yer alan ve hala ayakta duran Kula Camii de bölgenin önemli tarihi yapılarından biri. Bu evlerin restore edilmiş hallerini görmek de mümkün, bu da bölgenin kültürel mirasına sahip çıkıldığını gösteriyor.
Son olarak, Kula'nın doğal güzelliklerinden de bahsetmek gerek. Kula Peri Bacaları, Kapadokya'dakiler kadar popüler olmasa da, kendine has bir güzelliğe sahip. Volkanik küllerin rüzgar ve su aşındırmasıyla oluşan bu ilginç jeolojik oluşumlar, farklı bir manzara sunuyor. Özellikle gün batımında bu peri bacalarının renklerinin değiştiğini izlemek büyüleyici bir deneyim. Buraya gelirken yanınıza iyi bir yürüyüş ayakkabısı almanızı ve bol bol fotoğraf çekmenizi tavsiye ederim. Yakın çevredeki doğal parklarda da yürüyüş yapabilir, bölgenin yeşilini ve temiz havasını teneffüs edebilirsiniz. Kula, sadece leblebisi ve evleriyle değil, aynı zamanda bu doğal güzellikleriyle de keşfedilmeyi hak eden bir yer.