En küçük hayvan nedir?

En Küçük Hayvan Nedir?

En küçük hayvan sorusu aklına geldiğinde muhtemelen gözünde bir sinek veya karınca canlanmıştır. Ama gerçekler, bildiğin kadar basit olmayabilir. Deneyimlerime göre, "en küçük hayvan" derken neyi kastettiğimiz çok önemli. Mikroskobik canlılar dünyasına daldığımızda, boyutlar inanılmaz derecede küçülüyor ve sıradan bir gözle göremediğimiz devasa bir evrenle karşılaşıyoruz.

Tek Hücrelilerin Hakimiyeti: Hayvanlar Âleminin En Küçüğü

Eğer hayvanlar âleminin sınırlarını zorlayan en küçüğünü arıyorsak, ilk aklımıza gelenler genellikle Protozoalar olur. Bunlar, tek hücreli canlılar olup, kendi başlarına birer organizmadır. Örneğin, Amoeba proteus gibi canlılar, mikroskop altında görülebilen, hareket eden ve beslenen tek hücreli hayvanlardır. Boyutları genellikle 0.2 ila 0.5 milimetre arasında değişir. Yani, bir kum tanesinin çok çok küçük bir parçası kadar diyebiliriz. Bu canlılar, tek bir hücre içinde tüm yaşamsal fonksiyonlarını yerine getirirler; beslenme, hareket etme, üreme gibi. Onları görmek için iyi bir mikroskoba ihtiyacın olacak, o kadar küçükler.

Ancak işin daha da küçüğüne indiğimizde karşımıza mikrosporidia gibi parazitik organizmalar çıkar. Bunlar, böcekler ve diğer omurgasızların hücrelerine yerleşen ve inanılmaz derecede küçük sporlar halinde çoğalan canlılardır. Bazı mikrosporidia türlerinin sporları yalnızca 1-2 mikrometre çapında olabilir. Bir mikrometre, milimetrenin binde biri demek. Yani, bir sineğin bile binlerce kat küçüğü. Bu canlılar, kendi başlarına bağımsız bir yaşam sürmezler, konakçılarına tamamen bağımlıdırlar.

Omurgasızların Devleri (Küçükleri)

Gelelim gözle görülebilen ama yine de inanılmaz derecede küçük hayvanlara. Eğer "hayvan" dediğimizde aklına hareket eden, beslenen, çoğalan ve daha karmaşık bir yapıya sahip olanları getiriyorsan, o zaman rotiferler (çarklı hayvanlar) bu kategoriye girer. Bu mikroskobik omurgasızlar, genellikle 0.05 ila 2 milimetre arasında değişen boyutlarda olabilir. Adlarını, başlarındaki çark benzeri sillerden alırlar. Bu sillerle hem suda hareket ederler hem de besinlerini ağızlarına doğru yönlendirirler. Sadece birkaç yüz mikrometre boyutuyla, birçok dokuya ve organa sahip olmaları hayranlık vericidir.

Bir diğer ilginç örnek ise Tardigrada, yani su ayılarıdır. Bu minik canlılar, genellikle 0.3 ila 0.5 milimetre arasında boyutlara ulaşır. Ancak onları özel kılan şey boyutları değil, inanılmaz dayanıklılıklarıdır. Vakumda, radyasyonda, aşırı sıcaklık ve soğuklukta hayatta kalabilirler. Eğer bir gün bir su damlasını mikroskop altında inceleme fırsatın olursa, bu minik ama inanılmaz güçlü canlıları görme ihtimalin yüksek.

Pratik Bir İpucu: Ne Aramalısın?

Eğer sen de bu minik canlıları merak ediyorsan ve gözlemlemek istiyorsan, sana birkaç ipucu verebilirim. Öncelikle, iyi bir mikroskop edinmen şart. Başlangıç seviyesi bile olsa, işini görecektir. Ardından, örnek toplamak için suya ihtiyacın olacak. Bir göletten, dere kenarından veya hatta bir saksı çiçeğinin dibindeki sudan alacağın küçük bir damla bile içinde sayısız mikrobik yaşam barındırabilir. Örnekleri bir lam üzerine koyup mikroskop altında incelediğinde, bambaşka bir dünyanın kapılarını aralayacaksın. Özellikle çürümekte olan bitki materyallerinin olduğu sularda, rotiferleri ve diğer minik canlıları bulma olasılığın daha yüksek.