Mondros Ateşkes Antlaşması ndaki hangi maddeler Osmanlı devletinin işgalini kolaylaştırmıştır?
Mondros Ateşkes Antlaşması: Osmanlı'nın İşgalini Kolaylaştıran Maddeler
Mondros Ateşkes Antlaşması, Osmanlı Devleti'nin fiilen sona ermesine yol açan ve Anadolu'nun işgalini hızlandıran bir dönüm noktasıdır. Ateşkesin ruhuna aykırı birçok maddesi, İtilaf Devletleri'ne işgal için zemin hazırlamıştır. Gelin, bu maddelere daha yakından bakalım ve neden Osmanlı Devleti'nin direncini kırdığını anlayalım.
Mondros, Birinci Dünya Savaşı'nda yenik düşen Osmanlı İmparatorluğu ile İtilaf Devletleri arasında imzalanan bir ateşkes anlaşmasıdır. Ancak, içeriği ve uygulanışı, ateşkesin ötesinde bir işgal planını andırmaktadır. Bir askerî gözlemci olarak deneyimlerime göre, bu anlaşmanın bazı maddeleri, savaşın sonunda zaten zayıflamış olan Osmanlı Devleti'nin direniş gücünü tamamen ortadan kaldırmayı hedeflemiştir.
Güvenlik Gerekçesiyle İşgale Açık Kapı: - Madde
Mondros Ateşkes Antlaşması'nın belki de en tartışmalı ve işgali en çok kolaylaştıran maddesi
sidir. Bu maddeye göre, "İtilaf Devletleri, kendi güvenliklerini tehdit eden bir durumun ortaya çıkması halinde, stratejik öneme sahip herhangi bir bölgeyi işgal etmek hakkına sahip olacaktır." Bu madde, tamamen İtilaf Devletleri'nin keyfi yorumlarına açık bir kapı bırakmıştır. Düşünsenize, güvenliklerini tehdit eden herhangi bir durum… Bu durum, onların kendi çıkarları doğrultusunda her an yaratabileceği bir şeydi. Örneğin, Samsun'a çıkan İngiliz kuvvetleri, bölgedeki Rum çetelerinin Türklere saldırmasını gerekçe göstererek hem Samsun'u hem de çevresindeki stratejik noktaları işgal etmiştir. Bu,
Deneyimlerime göre, bu madde, zaten anlaşmayı imzalayan Osmanlı Hükümeti'nin zayıf durumunu da kullanmıştır. Yapılabilecek tek şey, bu maddeyi uluslararası hukukun en zayıf halkalarından biri haline getirerek, işgale karşı güçlü bir diplomatik veya askerî karşı koyuşun önünü kesmektir. Bu madde, işgalin başlaması için adeta bir yasal kılıf oluşturmuştur.
Orduyu Etkisiz Hale Getirme: - ve
- Maddeler
Osmanlı Devleti'nin işgalini kolaylaştıran bir diğer önemli nokta ise ordunun etkisiz hale getirilmesidir. Bunun için de anlaşmada özel maddeler bulunmaktaydı.
, Osmanlı ordusunun terhis edilmesini öngörüyordu. Zaten savaşın yorgunluğu ve imkansızlıklar içinde olan Osmanlı ordusunun tamamen dağıtılması, ülkenin savunmasız bırakılması anlamına geliyordu. Bu, işgalci kuvvetlerin Anadolu'da ilerlemesini çok daha kolay hale getirdi. Ordusu dağıtılmış bir halkın, organize bir şekilde direniş göstermesi neredeyse imkansızdı.
Özellikle
ise Doğu Anadolu'daki altı ilde (Erzurum, Van, Bitlis, Diyarbakır, Elazığ, Sivas) bir karışıklık çıkması halinde, İtilaf Devletleri'nin bu bölgeleri işgal etme hakkını saklı tutuyordu. Bu madde, Ermeni Devleti kurma hayallerini destekleyen İtilaf Devletleri için biçilmiş kaftandı. Nitekim ilerleyen dönemde, bölgedeki Ermeni ve diğer azınlık gruplarına yönelik provokasyonlar ve çatışmalar, bu maddenin uygulanması için gerekçe olarak gösterildi. Deneyimlerime göre, bu madde, Osmanlı'nın birliğini ve bütünlüğünü hedef alan en tehlikeli maddelerden biriydi.
Bu maddeler, birbirini tamamlayan bir zincir oluşturmuştu. Orduyu dağıtıp, ülkenin savunma gücünü sıfırlarken, aynı zamanda belirli bölgelerdeki "güvenlik" veya "karışıklık" bahanesiyle işgallere zemin hazırlıyorlardı. Bu, aynı anda hem kalkanı indirtmek hem de kılıcı çekmek gibiydi.
Ekonomik ve Sınai Kontrol: Boğazların Açıklığı ve İletişim Maddeleri
Mondros Ateşkes Antlaşması sadece askerî değil, aynı zamanda ekonomik ve stratejik alanlarda da Osmanlı Devleti'ni kontrol altına almayı amaçlıyordu. Anlaşmanın boğazların İtilaf Devletleri'nin kontrolüne geçmesini öngören hükümleri, ülkenin deniz ulaşımını tamamen İtilaf Devletleri'nin kontrolüne bırakmıştır. Bu, hem ekonomik hem de askerî açıdan büyük bir darbeydi.
Ayrıca, telgraf, telefon ve telsiz gibi iletişim araçlarının İtilaf Devletleri tarafından kontrol edilebilmesine dair maddeler de unutulmamalıdır. Bu, ulusal bilincin ve direnişin örgütlenmesini engellemek için tasarlanmış bir adımdı. Bilgi akışının kesilmesi veya manipüle edilmesi, halkın doğru bilgiden uzak tutulmasını sağlayacaktı. Deneyimlerime göre, böylesi bir kontrol, propaganda mekanizmalarını işletmek ve işgalin meşru gösterilmesi için de kullanılmıştır. Bir ülkenin haberleşme ağını kesmek, onun direniş direncini de kırmak anlamına gelir.
Pratik bir öneri olarak, böylesi durumlarda halkın birbirleriyle iletişim kurmasının, kendi yerel direniş ağlarını oluşturmasının ve bilgiyi yaymasının ne kadar hayati olduğunu görüyoruz. Bu, Mondros'un iletişim maddelerine karşı en etkili dolaylı mücadele yöntemiydi.
Pratik İpuçları: Direnişin Başlangıcı
Mondros Ateşkes Antlaşması'nın getirdiği koşullar elbette ağırdı. Ancak bu antlaşmanın maddeleri, Milli Mücadele'nin doğuşunu da engellememiştir. Bu maddeler, aslında halkın içinde var olan bir direniş potansiyelini de tetiklemiştir. Sivas Kongresi'nde alınan kararlar, Kuva-yi Milliye hareketinin örgütlenmesi, bu antlaşmanın getirdiği olumsuz koşullara karşı doğrudan bir tepkiydi.
Eğer bir gün böyle antlaşmalarla karşı karşıya kalınırsa, en önemli şeylerden biri, ulusal birliğin korunması ve iletişimin açık tutulmasıdır. Kendi etrafımızdaki insanlarla bağ kurmak, doğru bilgiyi yaymak ve organize olmak, en güçlü savunma mekanizmasıdır. Unutmayın, en karanlık zamanlarda bile, umut ve direniş tohumları her zaman mevcuttur.