Bizi aldatan bizden değildir hadisi ne anlama gelir?
"Bizi Aldatan Bizden Değildir" Hadisi: Güvenin Temel Taşı
Bu hadis, toplumumuzda çok sık duyduğumuz ama bazen içeriğinin derinliğini tam olarak kavramadığımız bir öğreti. Öncelikle, bu sözün Peygamber Efendimiz'in (SAV) bir beyanı olduğunu ve İslam'da güvenilirlik ve dürüstlüğün ne kadar yüce bir değer taşıdığını vurguladığını bilmek önemli. "Bizden değildir" ifadesi, bir kimsenin İslam topluluğunun temel ahlaki değerlerinden uzaklaştığını, bu değerlerin temsilcisi olmaktan çıktığını anlatır. Bu, bir kişinin İslam'dan çıktığı anlamına gelmez; daha çok, İslam'ın emrettiği yaşayış biçiminden, ahlaki prensiplerinden saptığını gösterir.
Peki, bu ne anlama geliyor pratikte?
Güvenilirlik, İslam'ın temel direklerinden biri. Peygamber Efendimiz (SAV), hayatı boyunca güvenilirliğiyle tanınmış ve bu özelliğinden dolayı "el-Emin" lakabıyla anılmıştır. Bu hadis, bize doğrudan bir talimat veriyor: Aldatmak, yalan söylemek, hile yapmak gibi davranışlar, bizden sayılmamıza engel teşkil eden şeylerdir. Deneyimlerime göre, bir toplumda güven duygusu zedelendiğinde, o toplumun yapısı da zayıflar. İş ilişkilerinde, aile bağlarında, komşuluk ilişkilerinde güven kalmadığında, kaos kaçınılmaz olur.
Örneğin, ticaret hayatını düşünelim. Eğer bir esnaf sattığı malın kusurlu olduğunu gizler, müşteriyi aldatırsa, o müşteri bir daha oradan alışveriş yapmaz. Hatta çevresindekilere de uyarıda bulunur. Bu durum, bir kişinin değil, tüm esnafın itibarını zedeler. Bu hadis, hem bireysel hem de toplumsal bir sorumluluğu hatırlatıyor. Kendi işlerimizde, insanlarla ilişkilerimizde dürüst olmak, yalan ve hileden kaçınmak, en başta kendimizin toplum içindeki yerini sağlamlaştırır.
Hadisin pratik anlamı ve günlük hayata yansımaları oldukça geniştir. Sadece büyük ticari anlaşmalarda değil, en basit günlük etkileşimlerimizde bile bu ilke geçerlidir. Bir söz verdiğimizde onu yerine getirmek, bir bilgiyi paylaşırken doğruyu söylemek, başkasının hakkına göz dikmemek bu hadisin ruhunu yaşatmaktır. Bir toplumda, yalan haberlerin hızla yayıldığı, insanların birbirlerine karşı güvensiz olduğu durumlar yaşanıyorsa, işte orada "bizden değildir" olma tehlikesi daha belirgindir.
Hadisten çıkarılacak dersler ve öneriler şunlardır:
- Öz-değerlendirme: Kendi davranışlarımızı sürekli olarak gözden geçirmeliyiz. Acaba birini aldatmış olabilir miyiz? Yaptığımız bir iş, söylediğimiz bir söz, birinin hakkını yemiş mi?
- Dürüstlük Pratiği: Küçük yalanlardan, beyaz yalanlardan bile kaçınmalıyız. Zamanla bu küçük görünen tavırlar, büyük güven kırılmalarına yol açabilir.
- Güven İnşa Etme: İnsanların bize güvenmesini istiyorsak, bizim de onlara karşı güvenilir olmamız gerekir. Verdiğimiz sözleri tutmalı, davranışlarımızla tutarlı olmalıyız.
- Toplumsal Sorumluluk: Aldatanları onaylamamalı, doğruyu savunanların yanında yer almalıyız. Bu, sadece bireysel bir çaba değil, aynı zamanda toplumsal bir duruştur.
Gerçek hayattan bir örnek vereyim: Bir yakınım, uzun yıllarını verdiği bir işte, patronunun kendisini defalarca kandırdığını, haklarını gasp ettiğini fark ettiğinde, artık orada çalışamaz hale geldi. Patronu, onu ilk başta güvence vermişti ama zamanla bu sözlerin boş olduğunu anladı. Patron, "Bizi aldatan bizden değildir" ilkesini çiğnediği için sadece o çalışanı değil, tüm işyerinin itibarını da kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. İşin sonunda, o çalışan başka bir yerde daha az maaşla da olsa huzurlu bir iş buldu, çünkü güvenilirliği en büyük sermayesiydi.
Özetle, bu hadis bize, İslam'ın sadece ibadetlerden ibaret olmadığını, aynı zamanda insanlarla olan ilişkilerimizi de kapsayan derin bir ahlak sistemi olduğunu hatırlatır. Güvenilirlik, dürüstlük ve emanete riayet, bizi topluma bağlayan, bizi biz yapan değerlerdir. Bu değerlerden uzaklaştığımızda, farkında olmadan "bizden" olma bağımızı zayıflatırız.