Cehennem filmi istanbulda nerede çekildi?

Cehennem Filmi İstanbul'da Nerede Çekildi?

Hani o meşhur sahneler, İstanbul'un o kendine has atmosferini başka bir boyuta taşıyan… Eğer sen de Cehennem (Inferno) filminin İstanbul'daki çekim yerlerini merak ediyorsan, doğru yerdesin. Yönetmen Ron Howard'ın Dan Brown'un aynı adlı romanından uyarladığı bu soluk soluğa takip edilen filmde İstanbul’un tarihi dokusu adeta bir karakter gibiydi.

Deneyimlerime göre, filmin en akılda kalıcı sahneleri şehrin kalbinde, çoğu insanın kolayca ulaşabileceği noktalarda çekilmiş. Bu da demek oluyor ki, o atmosferi yaşamak için özel bir çaba sarf etmene gerek yok, sadece doğru yerleri ziyaret etmen yeterli.

Ayasofya ve Yerebatan Sarnıcı: Filmin Gizemli Kalbi

Ayasofya ve hemen yanı başındaki Yerebatan Sarnıcı, filmin en önemli çekim mekanlarındandı. Özellikle Yerebatan Sarnıcı'nın o mistik atmosferi, filmin gizemli ve ürkütücü havasına inanılmaz katkı sağlamıştı. Hatırlarsan, Robert Langdon'ın (Tom Hanks) sarnıcın içinde dolaştığı, ipuçlarını takip ettiği sahneler vardı. Buranın o karanlık, nemli ve sütunlarla dolu atmosferi gerçekten de filmin ruhunu yansıtıyordu.

Ayasofya ise hem dış hem de iç mekanlarıyla kullanıldı. Filmin bazı önemli sahnelerinin çekildiği bu muazzam yapı, aslında yüzyıllardır farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış bir sembol. Sarnıcın derinliklerinden çıkan bir karakterin Ayasofya’nın görkemli kubbeleri altında yolunu bulmaya çalışması, İstanbul'un katmanlı tarihini de gözler önüne seriyordu.

Pratik İpucu: Bu iki mekanı ziyaret edeceksen, sabah erken saatleri tercih etmeni öneririm. Hem daha sakin olur hem de fotoğraf çekmek için daha iyi ışık yakalarsın. Biletini önceden online almak da sıra beklememeni sağlar, bu da gezi süreni daha verimli kullanmana yardımcı olur.

Kapalıçarşı: Labirent Gibi Bir Dünya

Kapalıçarşı, filmin daha hareketli ve kalabalık sahnelerinden bazılarına ev sahipliği yaptı. O labirent gibi sokakları, birbirinden renkli dükkanları ve her köşede rastlayabileceğin farklı insan dokusuyla Kapalıçarşı, gerçekten de bir keşif noktası. Filmin bazı takip ve kaçış sahneleri için oldukça uygun bir zemin oluşturmuştu.

Langdon'ın Kapalıçarşı'nın karmaşık dehlizlerinde adeta kaybolduğu anlar, hem İstanbul'un o bitmeyen enerjisini hem de filmin taşıdığı gerilimi başarıyla yansıtıyordu. Filmin geçtiği dönemde Kapalıçarşı’da çekilen bazı sahnelerde, özellikle belirli bir bölümün kapatılarak kullanıldığı söyleniyor. Gerçekten de 60'dan fazla sokağı ve binlerce dükkanıyla burası başlı başına bir dünya.

Pratik İpucu: Kapalıçarşı’da kaybolmak çok kolay! Gitmeden önce hangi bölümleri görmek istediğine dair genel bir fikir edinmek faydalı olabilir. Ayrıca, içerideki kalabalık ve dar sokaklar nedeniyle fotoğraf çekerken biraz sabırlı olman gerekebilir.

Diğer Önemli Mekanlar ve İstanbul'un Rolü

Filmde sadece bu ikonik yerler değil, İstanbul’un genel atmosferi de önemli bir rol oynuyordu. Şehrin Boğaz manzaralı tepeleri, tarihi köprüleri ve dar sokakları, filmin görsel dilini zenginleştirmişti. Örneğin, filmin bazı dış çekimlerinde Sultanahmet Meydanı çevresindeki tarihi dokunun ve hatta Gülhane Parkı’nın kullanıldığına dair bilgiler mevcut.

Özellikle filmin açılışında veya ara sahnelerinde görülen İstanbul görüntüleri, şehri daha önce hiç görmemiş olanlar için bile bir merak uyandırıyordu. Bu şehir, sadece bir fon olmanın ötesinde, adeta filmin anlatımının bir parçasıydı. Langdon’ın şehrin sokaklarında yaptığı koşuşturmalar ve gizemli kaçışlar, İstanbul’un tarih ve modernlik arasındaki o eşsiz dengesini de gözler önüne seriyordu.

Deneyimlerime göre, bu filmi izledikten sonra İstanbul’a olan ilgin artacaktır. Eğer yolun düşerse, bu mekanları ziyaret etmek sana filmin o atmosferini yeniden yaşatacaktır. Unutma, her bir köşe başında kendine ait bir hikaye barındıran bir şehir burası.