Türkiye hangi savaşı kaybetti?

Türkiye Hangi Savaşı Kaybetti? Gerçekler ve Perspektifler

Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş süreci ve öncesine baktığımızda, doğrudan bir "kayıp savaş" tanımı yapmak yerine, farklı coğrafyalarda verilen mücadelelerin sonuçlarını ve bunların Türkiye'nin bugünkü sınırlarını ve kimliğini nasıl şekillendirdiğini anlamak daha doğru olur. Bu topraklarda yaşayan biri olarak deneyimlerime göre, bu sorulara net cevaplar vermek, geçmişi daha iyi anlamamıza yardımcı olur.

  1. Balkan Savaşları ve Toprak Kayıpları (1912-1913)

Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerine damgasını vuran Balkan Savaşları, modern Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu için zemin hazırlayan kritik bir süreçtir. Bu savaşlar, imparatorluğun Avrupa'daki topraklarının büyük bir kısmını kaybetmesine neden oldu.

  • Birinci Balkan Savaşı (1912-1913): Balkan Birliği (Bulgaristan, Sırbistan, Yunanistan ve Karadağ) Osmanlı İmparatorluğu'na karşı birleşti. Sonuç, Osmanlı'nın Edirne hariç, Balkanlardaki topraklarının büyük çoğunluğunu kaybetmesi oldu. Neredeyse 500.000 kilometrekarelik bir alan elden çıktı. Bu, imparatorluğun siyasi ve askeri olarak büyük bir darbe alması anlamına geliyordu.
  • İkinci Balkan Savaşı (1913): Bu kez Balkan devletleri kendi aralarında toprak paylaşımı konusunda anlaştı. Osmanlı İmparatorluğu bu kaosu fırsat bilerek kaybettiği Edirne'yi geri alsa da, genel olarak Balkanlardaki hakimiyetini büyük ölçüde yitirmişti.

Bu savaşlar, "kayıp" olarak nitelendirilebilir çünkü imparatorluğun hem toprak hem de prestij açısından önemli kayıplar yaşamasına neden olmuştur. Ancak, bu toprakların kaybedilmesi, yeni bir ulusal kimliğin ve devletin doğuşu için de bir ön koşul haline gelmiştir. Eğer bu savaşlar farklı sonuçlansaydı, bugünkü Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırları ve hatta varlığı bile bambaşka olabilirdi.

  1. Birinci Dünya Savaşı ve Anadolu'nun İşgali (1914-1918)

Birinci Dünya Savaşı, Osmanlı İmparatorluğu için sonun başlangıcı oldu. İmparatorluk, Almanya'nın yanında savaşa girerek yenilen devletler safında yer aldı. Savaşın sonunda imzalanan Mondros Mütarekesi (30 Ekim 1918) ile fiilen sona eren savaş, Anadolu'nun fiili işgaline zemin hazırladı.

  • Cepheler ve Kayıplar: Osmanlı İmparatorluğu Kafkas, Sina-Filistin, Irak, Çanakkale ve Galiçya gibi çeşitli cephelerde savaştı. Savaşın genelinde yaklaşık 3 milyon insanın hayatını kaybettiği tahmin edilmektedir (asker ve sivil dahil). Bu rakam, savaşın ne kadar yıkıcı olduğunu göstermektedir.
  • Sevr Antlaşması (1920): Savaş sonrasında imzalanması planlanan ancak Misak-ı Milli ile kabul görmeyen Sevr Antlaşması, Anadolu'nun büyük bölümünü işgalcilere bırakıyordu. Bu antlaşma, Osmanlı İmparatorluğu'nun siyasi ve toprak bütünlüğü açısından tam bir felaket olacaktı. Ancak Kurtuluş Savaşı ile bu antlaşma uygulanamadı.

Birinci Dünya Savaşı, Osmanlı İmparatorluğu'nun toprak bütünlüğü ve siyasi bağımsızlığı açısından büyük bir yenilgiydi. Ancak, bu yenilginin ardından başlayan Kurtuluş Savaşı, bu "kaybı" tersine çevirerek modern Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunu sağlamıştır. Bu nedenle, Birinci Dünya Savaşı'nı "kayıp" olarak anarken, hemen ardından gelen direnişi ve zaferi de unutmamak gerekir. Bu, bir kaybedilmiş savaştan doğan bir zafer hikayesidir.

  1. Milli Mücadele Sonrası Lozan ve Sınırlar

Kurtuluş Savaşı'nın kazanılmasıyla, Birinci Dünya Savaşı'nın yarattığı "kayıp" durumu büyük ölçüde telafi edildi. Ancak, Lozan Antlaşması (24 Temmuz 1923) ile belirlenen sınırlar, Türkiye'nin bugünkü coğrafyasını belirledi ve bazı bölgeler üzerinde tam egemenlik kurulamadı.

  • Sınırların Belirlenmesi: Lozan Antlaşması, Türkiye'nin batı sınırlarını (Yunanistan ve Bulgaristan ile), güney sınırlarını (Suriye ve Irak ile) ve doğu sınırlarını büyük ölçüde çizdi. Bu sınırlar, bugünkü Türkiye Cumhuriyeti'nin temelini oluşturdu.
  • Dış Borçlar ve Kabotaj Hakkı: Antlaşma ile Osmanlı İmparatorluğu'nun dış borçlarının bir kısmı Türkiye'ye devredildi. Ayrıca, Türkiye'nin kendi karasularında ve iç sularında ticari faaliyet yapma hakkı olan kabotaj hakkı, büyük mücadeleler sonucunda elde edildi.
  • Hatay Sorunu: Hatay (o dönemde İskenderiye Sancağı), Lozan Antlaşması'nda özel bir statüye sahip oldu ve 1939 yılında yapılan bir halk oylamasıyla Türkiye'ye katıldı. Bu durum, "kayıp" olarak nitelendirilebilecek bir bölgenin milli mücadeleye dahil edilerek yeniden kazanılması açısından önemlidir.

Lozan Antlaşması, Türkiye'nin bağımsızlığını tescilleyen bir zaferdir. Ancak, antlaşmanın bazı maddeleri ve belirlenen sınırlar, her zaman siyasi tartışmaların bir parçası olmuştur. Bu nedenle, "kayıp" kelimesini kullanırken, bu toprakların ve halkların kaderini belirleyen uluslararası anlaşmaların ve yapılan pazarlıkların sonuçlarını da göz önünde bulundurmak gerekir.

Önerilerim

Geçmişi öğrenmek, bugünü daha iyi anlamak için önemlidir. "Kaybettiğimiz savaş" sorusunu sorarken, sadece sonuçlara değil, aynı zamanda bu süreçlerde verilen mücadelelere ve gösterilen direnişe de odaklanmalısın. Tarihi okurken, farklı kaynaklardan yararlanmaya ve olaylara çok yönlü bakmaya özen göster. Unutma, tarih sadece zaferlerden ibaret değildir; yenilgilerden alınan dersler de en az zaferler kadar değerlidir. Bu dersler, geleceği inşa etmemiz için bize yol gösterir.