Ayaşlı ve Kiracıları hangi bakış açısı?
Ayaşlı ve Kiracıları'nda Bakış Açısı: İçerden mi, Dışardan mı?
Ayaşlı ve Kiracıları'nı okurken aslında karşımıza çıkan en belirgin özelliklerden biri, anlatıcının bize sunduğu bakış açısı. Bu roman, geleneksel anlamda tek bir anlatıcının sesini değil, adeta bir karmaşık mozaik sunar. Bunu deneyimlerime göre şöyle açıklayabilirim:
Gözlemci ve Katılımcı Anlatıcının İç İçe Geçişi
Romanın büyük bir kısmı, olayın içinden gelen, karakterlerin duygu ve düşüncelerini doğrudan aktaran bir anlatıcı tarafından şekillenir. Bu, özellikle Fatih ve onun iç dünyası etrafında döndüğünde kendini gösterir. Fatih'in yaşadığı hayal kırıklıkları, umutları, etrafındaki insanların ona yaklaşımları; bu içsel anlatımla bize çok yakından hissettirilir. Ancak bu sadece Fatih'in gözünden ibaret değildir. Birdenbire, sanki bir dışarıdan, neredeyse bir sosyolog titizliğiyle gözlemleyen bir ses devreye girer.
Bu dışarıdan bakış, özellikle Fatih'in ailesinin portresini çizerken kendini belli eder. Babasının karakteri, annesinin baskınlığı, evin genel atmosferi; bunlar sanki o evin içinde yaşayan değil de, onu uzaktan dikkatle izleyen birinin kaleminden çıkmış gibidir. Örneğin, babanın sürekli borçlanması ve bunun aile üzerindeki etkisi anlatılırken, sadece Fatih'in duygusal tepkileri değil, bu durumun ailenin ekonomik ve sosyal yapısı üzerindeki genel etkileri de üzerinde durulur. Bu, okuyucuya hem karakterle empati kurma hem de olayı daha geniş bir perspektiften anlama imkanı verir.
Anlatıcının Güvenilirliği ve Dönüşümü
Bu çift katmanlı bakış açısı, bize anlatıcının her zaman tamamen güvenilir olup olmadığı sorusunu sordurur. Deneyimlerime göre, bu tür romanlarda anlatıcı, olayları kendi bakış açısından aktarırken ister istemez bir filtre uygular. Fatih'in anlattığı olaylarda, kendi yaşadığı acıların ve hayal kırıklıklarının etkisiyle, belki de bazı şeyleri olduğundan farklı yorumladığı durumlar olabilir. Örneğin, kiracıların davranışları üzerine kurduğu düşünceler, tamamen onların niyetlerini yansıtmayabilir.
Ancak romanda ilerledikçe, bu anlatıcının zamanla olgunlaştığını da görürüz. Başlangıçta saf ve biraz da naif olan bu ses, yaşadığı deneyimlerle birlikte daha objektif bir hale gelir. Kiracılarla kurduğu ilişkilerdeki çatışmalar ve bu çatışmalardan çıkardığı dersler, anlatıcının dünyaya bakışını da değiştirir. Bu dönüşüm, okuyucuya hem karakterin gelişimini hissettirir hem de olayların anlatımındaki güvenilirliği artırır.
"Sahne Arkası" ve "Sahne Önü" Etkisi
Bir başka önemli nokta ise, bu bakış açısının bize hem karakterlerin "sahne önü"ndeki gösterdiklerini hem de "sahne arkası"ndaki gerçeklerini göstermesidir. Ayaşlı ve Kiracıları'nda, özellikle aile bireylerinin veya kiracıların dışarıya karşı sergiledikleri yüzleriyle, kendi aralarındaki konuşmalarda veya Fatih'in gözlemlediği anlarda ortaya çıkan gerçeklik arasındaki farklar dikkat çekicidir. Bu, gerçek hayatın bir yansıması gibidir; insanlar her zaman herkese aynı şeyi göstermez.
Örneğin, Fatih'in annesinin komşularla olan ilişkisi ile ev içindeki otoriter tavrı arasında belirgin bir fark gözlemlenebilir. Bu, okuyucuya karakterlerin motivasyonlarını ve içinde bulundukları sosyal baskıları daha iyi anlaması için bir fırsat sunar. Bu çift yönlü anlatım, karakterlerin karmaşıklığını ve insan ilişkilerinin inceliklerini daha iyi kavramamızı sağlar. Bu tarz bir okuma, romanı daha zengin ve düşündürücü hale getirir.
Eğer bu romanı okurken bakış açısını daha iyi kavramak istiyorsan, şu adımları izleyebilirsin:
- Her bölümün başında veya önemli bir olay örgüsünün başladığı yerde, anlatıcının kim olduğunu ve hangi açıdan baktığını düşün.
- Karakterlerin birbirleri hakkında söyledikleri ile, karakterlerin kendi duygu ve düşüncelerini doğrudan ifade ettikleri anları karşılaştır. Arada bir tutarsızlık var mı?
- Anlatıcının duygusal durumunun (üzüntü, öfke, umut) anlatımını nasıl etkilediğini gözlemle.