Zekât ibadeti hicretin kaçıncı yılında farz kılındı?
Zekât İbadetinin Farz Kılınması: Hicri Takvimdeki Yeri
Zekât, İslam'ın beş temel şartından biri ve aynı zamanda sosyal adaletin bir gereğidir. Peki, bu önemli ibadet ne zaman farz kılındı? Deneyimlerime göre, bu sorunun cevabı, İslami takvimin erken dönemlerine dayanıyor. Zekât ibadeti, hicretin
nda farz kılınmıştır.
Bu dönem, Hz. Peygamber (s.a.s.)'in Medine'ye hicretinden sonra Müslüman toplumun şekillenmeye başladığı, devlet ve sosyal düzenlemelerin kurulduğu bir zamandır. Zekâtın farz kılınması, sadece bir ibadet olmakla kalmamış, aynı zamanda o dönemin ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarına da bir cevap olmuştur. Zekât, bir yandan toplumun fakir ve muhtaç kesimlerine yardım edilmesini sağlarken, diğer yandan da bireylerin mal varlığını arındırarak onları nimetlere karşı şükredici olmaya teşvik eder.
Zekâtın Amacı ve Kapsamı
Zekâtın farz kılınmasıyla birlikte, kimlerin zekât vereceği ve hangi mallardan verileceği de belirlenmiştir. Kur'an-ı Kerim ve Sünnet'te zekâtın kimlere verileceği (âyet-i kerimede belirtilen 8 sınıf: fakirler, miskinler, zekât memurları, müellefe-i kulûb, köleler, borçlular, Allah yolunda cihad edenler, yolda kalmışlar) ve hangi malların zekâta tabi olduğu (altın, gümüş, ticaret malları, zekât verilebilir hayvanlar, tarım ürünleri ve meyveler) detaylı olarak açıklanmıştır. Bu, zekâtın sadece gönüllülük esasına dayanmadığını, aynı zamanda belirli kurallara ve ölçülere tabi olduğunu gösterir.
Örneğin, altın ve gümüş gibi madenlerin belirli bir miktara (nisaba) ulaştığında ve üzerinden bir yıl geçtiğinde 40'ta 1'i ( %2.5'i) zekât olarak verilir. Ticaret mallarında da durum benzerdir; piyasa değeri üzerinden nisaba ulaşan malların yine %2.5'i zekât olarak ayrılır. Tarım ürünlerinde ise oranlar değişiklik gösterir; yağmur veya nehir suyu ile sulananlar için onda biri (%10), kova ile sulananlar için yirmide biri (%5) zekât olarak verilir. Bu oranlar, mal varlığının bereketlenmesi ve ihtiyaç sahiplerine ulaşması prensibine dayanır.
Hicri Takvim ve Zekâtın Önemi
Zekâtın hicri takvimle ilişkilendirilmesi, İslami ibadetlerin zamanlamasının ayın hareketlerine göre belirlenmesiyle de bağlantılıdır. Hicri takvim, miladi takvimden yaklaşık 11 gün daha kısadır. Bu durum, zekâtın farz kılındığı dönemin de miladi takvimde farklı bir yıla denk gelmesine neden olur. Hicri
- yıl, miladi takvimde yaklaşık olarak milattan sonra 624 yılına denk gelir. Bu, İslami toplumun henüz yeni kurulduğu ve hem bireysel hem de toplumsal anlamda yapılanmaya gittiği kritik bir dönemdir.
Deneyimlerime göre, zekâtı zamanında ve doğru şekilde vermek, hem bireyin Allah ile olan bağını güçlendirir hem de toplumsal dayanışmayı artırır. Pratik bir öneri olarak, zekât zamanınızı belirlerken hicri takvimi esas almanız daha isabetli olacaktır. Nisab miktarı malınızın üzerinden bir kameri yıl geçtiğinde zekâtınızı hesaplayıp verebilirsiniz. Bu hesaplamada, güncel altın veya gümüş kurunu dikkate alarak kendi mal varlığınızın nisaba ulaşıp ulaşmadığını kontrol edebilirsiniz. Zekâtınızı Ramazan ayında vermek yaygın bir uygulamadır çünkü bu ayda sevaplar katlanır, ancak zekât farizasını yerine getirmek için Ramazan'ı beklemek şart değildir.
Zekâtın Günümüzdeki Anlamı
Günümüzde de zekât, fakirlikle mücadelede ve gelir dağılımının dengelenmesinde önemli bir araçtır. Teknolojinin gelişmesi ve küreselleşmenin artmasıyla birlikte, zekâtın farklı alanlarda da nasıl etkili kullanılabileceği üzerine düşünmek gereklidir. Zekâtın sadece nakit para veya belli başlı mallarla sınırlı kalmayıp, sanal varlıklar veya diğer gelir kaynakları üzerinden de değerlendirilmesi gibi konular güncel tartışmalardır. Bu nedenle, hem güncel ekonomik durumu hem de fıkhi hükümleri dikkate alarak zekât ibadetini yerine getirmek büyük önem taşır.