Sivas Kongresinde alınan kararlar nelerdir?

Sivas Kongresi'nde Alınan Temel Kararlar

Sivas Kongresi, Milli Mücadele'nin kaderini belirleyen dönüm noktalarından biriydi. 4 Eylül 1919'da tam 108 delegenin katılımıyla toplanan bu kongrede, ülkenin geleceğine dair çok kritik kararlar alındı. Eğer bu süreci anlamak istersen, işte sana birkaç temel başlık altında ne olup bittiğini aktarayım:

Manda ve Himaye Fikrine Kesin Karşı Çıkış

Sivas Kongresi'nin en sarsıcı kararlarından biri, kesinlikle "Manda ve Himaye Kabul Olunamaz" ilkesinin benimsenmesiydi. Hatırlarsan, o dönemde bazı çevrelerde, özellikle de İstanbul Hükümeti'nde, ülkenin büyük devletlerden birinin himayesi altına girmesi fikri vardı. Bu, aslında düşmanın işini kolaylaştırmak demekti. Kongredeki Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti temsilcileri, bu fikri şiddetle reddetti. Onların duruşu çok netti: "Ya istiklal ya ölüm!" Bu karar, bağımsızlık yolunda atılmış en büyük ve en cesur adımlardan biriydi. Deneyimlerime göre, bu tür kritik anlarda birlik ve beraberlik içinde net bir duruş sergilemek, en zorlu sorunların bile üstesinden gelmenin anahtarıdır.

Temsil Heyeti'nin Gücünün Artırılması ve Milli Direnişin Birleştirilmesi

Kongrede alınan bir diğer önemli karar, daha önce Erzurum Kongresi'nde oluşturulan Temsil Heyeti'nin yetkilerinin tüm yurdu kapsayacak şekilde genişletilmesiydi. Bu, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin tek çatı altında toplanması anlamına geliyordu. Yani, daha önce farklı yerlerde örgütlenmiş olan milli direniş güçleri, artık tek bir merkezden yönetilecekti. Temsil Heyeti'nin başkanı Mustafa Kemal Paşa'ydı ve bu, onun milli liderliğinin daha da pekişmesini sağladı. Bu noktada şunu düşünmek lazım: Eğer dağınık ve birbirinden habersiz gruplar halinde hareket etseydik, düşman karşısında ne kadar zayıf kalırdık, değil mi? Bu karar, milli mücadelenin organize bir yapıya kavuşmasını sağladı.

Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin Tek Bir Teşkilat Haline Getirilmesi

Sivas Kongresi'nde, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin, daha önce farklı isimlerle ve bölgelerde faaliyet gösteren tüm cemiyetleri kendi bünyesinde birleştirmesi kararı alındı. Bu, milli mücadelenin hukuki ve siyasi bir zemine oturtulması açısından hayatiydi. Artık tek bir isim, tek bir bayrak altında toplanılmıştı. Bu, aynı zamanda ülkenin dört bir yanındaki halkın umudunu da canlı tutan bir gelişmeydi. Eğer sen de bir konuda liderlik yapacak veya bir topluluğu organize edecek olsan, en başta yapman gereken şeylerden biri, herkesi aynı çatı altında toplamak ve ortak bir hedefe kilitlemek olurdu sanırım.

Temsil Heyeti'nin İstanbul Hükümeti ile Görüşme Yetkisi Kazanması

Son olarak, Temsil Heyeti'nin, padişah ve hükümetle haberleşebilme ve görüşme yapabilme yetkisi de bu kongrede netleşti. Bu, Milli Mücadele'nin artık İstanbul Hükümeti tarafından da bir nevi tanınması anlamına geliyordu. Elbette bu, bağımsızlığımızın tam olarak kabul edildiği anlamına gelmiyordu ama en azından ulusal güçlerin sesinin duyurulması ve taleplerinin iletilmesi için önemli bir adımdı. Bu durum, ülkenin iki farklı gücünün (Milli Mücadeleciler ve İstanbul Hükümeti) karşı karşıya gelmesinden ziyade, bir şekilde uzlaşı zemini arama çabasının bir parçasıydı. Ancak şunu unutmamak gerekir ki, bu görüşmelerin amacı hiçbir zaman Milli Mücadele'nin temel ilkelerinden taviz vermek değildi.

Bu kararlar, Milli Mücadele'nin sadece bir askeri mücadele olmadığını, aynı zamanda siyasi ve hukuki bir zeminde de yürütülen kapsamlı bir hareket olduğunu gösteriyor. Eğer sen de benzer bir sürece katkı sağlamak istersen, bu temel prensipleri aklında tutmanda fayda var.