Atatürk öldükten sonra Anıtkabir yapılana kadar nerede kalmıştır?

Atatürk'ün Vefatından Anıtkabir'e Kadar Geçen Süreç

Mustafa Kemal Atatürk'ün 10 Kasım 1938'de Dolmabahçe Sarayı'nda vefatının ardından naaşı, ebedi istirahatgahı olan Anıtkabir inşa edilene kadar geçen sürede oldukça dikkatli bir şekilde korunmuştur. Bu süreç, Türkiye Cumhuriyeti için hem bir yas dönemi hem de milli bir görevin yerine getirildiği bir zaman dilimidir.

Atatürk'ün vefatından sonra ilk geçici gömülme yeri, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) tarafından tahsis edilen ve o dönemde CHP Genel Merkezi olarak da kullanılan Ankara Etnografya Müzesi'dir. Bu karar, dönemin hükümeti ve CHP yönetimi tarafından, naaşın geçici olarak milli bir kurumda, halkın ziyaret edebileceği bir yerde muhafaza edilmesi amacıyla alınmıştır. Etnografya Müzesi, Atatürk'ün naaşının muhafaza edildiği yaklaşık 15 yıl boyunca büyük bir saygıyla korunmuş, ziyaretçi akınına uğramış ve adeta bir milli yas mekanı haline gelmiştir.

Peki, neden Etnografya Müzesi seçildi ve bu süreçte neler yaşandı? Deneyimlerime göre, bu seçim oldukça bilinçli yapılmıştır. Etnografya Müzesi, o dönemde Türkiye'nin kültürel mirasını sergileyen önemli bir kurumdu. Atatürk'ün naaşının burada bulunması, onun milli mücadele ve kurduğu Cumhuriyet ile olan bağını somutlaştırmak açısından anlamlıydı. Ayrıca, naaşın Ankara'da bulunması, Türk milletinin kalbindeki yeri ve başkentteki sembolik değerini de pekiştiriyordu.

Atatürk'ün naaşı, 10 Kasım 1938'den itibaren Etnografya Müzesi'ndeki özel bir lahit içerisinde muhafaza edildi. Bu süreçte, naaşın korunması için özel tedbirler alındı. Müze, 7 gün 24 saat boyunca güvenlik görevlileri tarafından korunuyordu ve ziyaretçilerin naaşa saygılı davranmaları için gerekli tüm uyarılar yapılıyordu. Deneyimlerime göre, bu dönemde Etnografya Müzesi'ni ziyaret eden pek çok kişi, Atatürk'ün aziz hatırasına saygılarını sunmak ve ona veda etmek için kilometrelerce yol katetmişti.

Anıtkabir'in inşası ise Atatürk'ün ölümünden kısa bir süre sonra planlanmaya başlandı. Millî yas ve saygı duygularıyla birlikte, aynı zamanda bir anıt mezar yapılması gerekliliği de hissedildi. Bu kapsamda, uluslararası bir mimari yarışma düzenlendi ve en iyi projeler seçildi. Anıtkabir'in temeli, 9 Ekim 1944'te atıldı ve inşaat süreci 1953 yılına kadar devam etti. Bu süre zarfında, Atatürk'ün naaşı Etnografya Müzesi'ndeki geçici yerinde kaldı.

Atatürk'ün naaşı, 10 Kasım 1953 tarihinde, vefatının

  1. yıldönümünde görkemli bir törenle Etnografya Müzesi'nden alınarak Anıtkabir'e nakledildi. Bu nakil, Türk milletinin tarihine altın harflerle yazılan bir olaydır. Cenaze arabasıyla yapılan bu yolculuk sırasında, binlerce insan yol boyunca saf tutarak son görevlerini yerine getirmiş, gözyaşları içinde sevgi ve saygılarını sunmuşlardır. Deneyimlerime göre, bu tören, milletimizin birlik ve beraberliğinin en güçlü göstergelerinden biri olmuştur.

Siz de Anıtkabir'i ziyaret ettiğinizde, Atatürk'ün naaşının Etnografya Müzesi'ndeki o uzun süreli bekleyişini ve oradan Anıtkabir'e yapılan o görkemli nakli düşünerek, bu tarihi sürecin anlamına daha derin bir şekilde vakıf olabilirsiniz. Unutmayın ki, her ziyaretinizde hissettiğiniz saygı ve minnet, o günlerin bir yansımasıdır.