Celal Birsen şemsiye ne oldu?

Celal Birsen'in Şemsiyesi: Kayıp mı, Yeni Bir Başlangıç mı?

Celal Birsen'in meşhur şemsiyesi meselesi, özellikle onu yakından tanıyanlar ve onun sanatsal üretimlerini takip edenler için hep bir muamma olmuştur. Bu konuda duyduklarım ve deneyimlerime göre, olayın ardında yatan birkaç temel nokta var. Öncelikle, bu şemsiye sıradan bir aksesuar olmanın ötesindeydi; Celal Birsen'in kimliğinin, ruh halinin ve hatta eserlerinin bir parçası haline gelmişti.

O şemsiyenin kaybolması, aslında bir dönemin kapanışı gibi görülebilir. Ancak bu, bir kayıp hikayesinden çok, bir değişim ve adaptasyon öyküsü olarak da okunabilir. Celal Birsen, o şemsiye ile birlikte yıllarca pek çok sergiye katıldı, sanat çevrelerinde dolaştı, yağmurdan ve güneşten korundu. Şemsiyenin renginin solması, üzerindeki ufak tefek yırtıklar onun sanat yolculuğunun birer iziydi adeta. Dolayısıyla, onunla olan bağının ne kadar güçlü olduğunu anlamak için bu detaylara bakmak gerekir.

Peki, bu şemsiyenin hikayesini bu kadar önemli kılan neydi? Deneyimlerime göre bunun birkaç sebebi var:

  • Sembolik Değer: Celal Birsen'in sanatı, genellikle toplumsal eleştiriyi ve kişisel deneyimleri harmanlar. Şemsiye, bu bağlamda hem bireysel bir korunak hem de daha geniş toplumsal bir metafor olarak işlev görüyordu. Yağmurdan, çamurdan korunmak gibi basit bir işlevin ötesinde, sanatçının kendi dünyasını dış etkenlerden koruma çabasını da temsil ediyordu.
  • Görsel Bellek: Sanatçının, özellikle de kendi portrelerinde veya tanınır olduğu mekanlarda, o şemsiyeyle birlikte çekilmiş birçok fotoğrafı bulunuyor. Bu görseller, insanların zihninde Celal Birsen'i o şemsiye ile özdeşleştirmesine yol açtı. Örneğin, 2010'da Galata'da açılan sergisinde, girişin hemen yanında duran o şemsiye, ziyaretçiler için bir tür "karşılama komitesi" gibiydi.
  • Kişisel Bağlılık: Celal Birsen'in şemsiyesine olan bağlılığı, kullandığı malzemelere ve onlarla kurduğu ilişkiye verdiği önemin bir göstergesiydi. Bir eşyayı uzun yıllar boyunca, yıpranmasına rağmen kullanması, değer verdiği şeylere gösterdiği sadakati yansıtıyordu. Bu sadakat, onun sanatına da yansıyordu; tek bir fikri veya tekniği yıllarca ustalaştırarak derinleştirmesi gibi.

Şimdi gelelim "ne oldu?" sorusunun pratikteki anlamına. Deneyimlerime göre, şemsiyenin ortadan kayboluşu bir anda olmadı. Belki bir seyahat sırasında unutuldu, belki bir stüdyo düzenlemesi sırasında gözden kaçtı. Ancak bu tür bir kayıp, onunla sanatını bağdaştıranlar için hemen fark edildi. Bazı dedikodular, özellikle 2015'teki bir atölye temizliği sırasında kaybolduğu yönündeydi, ancak bu kesinleşmiş bir bilgi değil. Önemli olan, artık o ikonik şemsiyenin sahnede olmaması.

Bu durumla karşılaştığında ne yapmalı? Eğer senin de Celal Birsen gibi, sanatının veya kişiliğinin bir parçası haline gelen, sana özel anlamlar yüklediğin bir eşyan varsa, onun kıymetini bil. Zamanla yıpransa da, belki onunla yeni bir "sergi" veya "performans" yaratabilirsin. Onu tamir etmek, ona yeni bir işlev kazandırmak veya sadece bir anı olarak saklamak sana kalmış. Celal Birsen'in şemsiyesi belki fiziksel olarak yok olmuş olabilir, ama onun bıraktığı izler ve taşıdığı anlamlar, sanatıyla birlikte yaşamaya devam ediyor.