Peygamberimizin müezzini olan ve ilk ezan okuyan sahâbî kimdir?

İlk Ezan Okuyan Sahâbî: Bilal-i Habeşî

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Medine'ye hicret ettikten sonra Müslümanların bir araya geleceği, namaz vakitlerinin duyurulacağı bir yönteme ihtiyaç duyuldu. Bu noktada sahâbîlerden biri, Allah'ın izniyle hem İslam tarihinde ilk ezanı okuyan hem de Peygamber Efendimiz'in müezzini olma şerefine nail olan Bilal-i Habeşî (r.a.)'dir. Onun bu vazifesi, sadece bir seslenişten çok daha fazlasını ifade eder; bir devrin başlangıcının müjdecisidir.

Bilal-i Habeşî'nin Seçimi ve Ezanın Doğuşu

Bilal Habeşî, Habeşistan (bugünkü Habeşistan ve Eritre civarı) kökenli, siyahi bir sahâbîdir. İslam'ı ilk kabul edenlerden olup, cahiliye döneminde kölelik yapmaktaydı. İslam'la şereflendikten sonra, Mekke'de müşriklerin şiddetli eziyetlerine maruz kalmış, ancak tevhid inancından asla taviz vermemiştir. Bu zorlu süreçte gösterdiği sabır ve metanet, onu Peygamber Efendimiz (s.a.v.) katında çok kıymetli kılmıştır.

Medine'de mescid yapıldığında, namaz vakitlerinin nasıl bildirileceği hususunda istişareler yapıldı. Sahâbîler farklı önerilerde bulundular: bazısı boru çalmayı, bazısı çan sallamayı teklif etti. Ancak Peygamber Efendimiz (s.a.v.), bir gece rüyasında bir adamın güzel bir sesle ezan okuduğunu gördü ve bu rüya, o şekilde ezanın farz olacağını müjdeledi. Bu göreve en uygun isim olarak ise, sesiyle güzelliğiyle tanınan Bilal-i Habeşî (r.a.) seçildi. Deneyimlerime göre, bir göreve kişiyi en iyi özelliğiyle eşleştirmek, hem o kişinin motivasyonunu artırır hem de işin kalitesini yükseltir. Bilal'in sesi, bu göreve biçilmiş kaftandı.

İlk Ezanın İçeriği ve Anlamı

İlk ezan, günümüzde okuduğumuz ezanın temelini oluşturmaktadır. Abdullah bin Zeyd (r.a.)'in rüyasında gördüğü ve Hz. Bilal'e öğrettiği şekliyle ezan şu kelimelerden oluşuyordu:

* Allahu Ekber, Allahu Ekber (Allah en büyüktür, Allah en büyüktür)

* Eşhedü en la ilahe illallah, Eşhedü en la ilahe illallah (Şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur, Şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur)

* Eşhedü enne Muhammeden Resulullah, Eşhedü enne Muhammeden Resulullah (Şehadet ederim ki Muhammed Allah'ın Resulüdür, Şehadet ederim ki Muhammed Allah'ın Resulüdür)

* Hayye ales-salâh, Hayye ales-salâh (Namaza gelin, Namaza gelin)

* Hayye alel-felâh, Hayye alel-felâh (Kurtuluşa gelin, Kurtuluşa gelin)

* Allahu Ekber, Allahu Ekber (Allah en büyüktür, Allah en büyüktür)

* La ilahe illallah (Allah'tan başka ilah yoktur)

Bu kelimelerin her biri, İslam'ın temelini oluşturan tevhid inancını, Peygamber Efendimiz'in risaletini ve namazın önemini vurgular. Namaz, Müslümanlar için hem bireysel bir kulluk vazifesi hem de toplumsal bir birliktelik vesilesidir. Ezan, bu birliğin ilk çağrısıdır.

Bilal-i Habeşî'nin Müezzinlik Vazifesi ve Medeniyete Katkısı

Bilal-i Habeşî (r.a.), Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) Medine'deki hayatı boyunca müezzinliğini yapmış, hatta Peygamber Efendimiz'in vefatından sonra bile bu vazifesini yerine getirmeye devam etmiştir. Onun bu vazifesi, sadece bir ses olmakla kalmamış, aynı zamanda İslam'ın ilk dönemlerinde sosyal adaletin ve eşitliğin de bir simgesi olmuştur. Kökeni ne olursa olsun, Allah katında takvanın esas alındığının en güzel örneğidir.

Deneyimlerime göre, bir liderin etrafında kimleri konumlandırdığı, o topluluğun karakterini yansıtır. Peygamber Efendimiz'in, ezan okuma gibi böylesine önemli bir göreve Bilal-i Habeşî gibi zorluklar yaşamış, ancak imanından taviz vermemiş birini seçmesi, insanlara verdiği değeri ve ayrımcılığın İslam'da yeri olmadığını göstermiştir. Bu durum, o dönemin toplumsal yapısı düşünüldüğünde devrim niteliğindedir.

Bilal-i Habeşî'nin bu vazifesi, günümüzde ezanın okunma biçimini ve temelini belirlemiştir. O, sadece bir müezzin değil, aynı zamanda İslam'ın ilk sesi, tevhidin müjdeleyicisi ve ilahi bir çağrının taşıyıcısıdır. Onun hayatı ve görevi, bizlere sabrın, imanın ve Allah yolunda verilen mücadelenin ne kadar değerli olduğunu hatırlatır. Eğer sen de hayatında bir görevi üstleniyorsan, o görevin senin için sadece bir iş değil, aynı zamanda bir temsil, bir değer olduğunu hatırla.