Peygamber Efendimizin annesi ölünce ona kim bakmıştır?
Peygamber Efendimizin Annesi Vefat Ettikten Sonra Ona Kim Sahip Çıktı?
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) henüz çok küçük yaşlardayken, annesi Hz. Amine validemiz vefat etti. Bu acı kaybın ardından onun üzerindeki bakım yükü, babasının babasına, yani dedesi Hz. Abdülmuttalib'e geçti. Bu, hayatın erken dönemlerinde yaşanan büyük bir kayıp olsa da, sevginin ve sahiplenmenin ne denli güçlü olabileceğinin somut bir örneğidir.
Deneyimlerime göre, bir insanın hayatında bu tür erken kayıplar yaşadığında, etrafındaki insanların desteği ve sevgisi çok büyük bir önem taşır. Hz. Abdülmuttalib de torununa karşı derin bir sevgi ve şefkat besliyordu. Onun bakımını üstlenirken, hem bir dede olmanın getirdiği doğal sorumluluğu yerine getiriyor hem de Peygamber Efendimizin gelecekteki konumunu adeta hissederek ona sahip çıkıyordu.
Dedesi Hz. Abdülmuttalib'in Sahip Çıkışı
Hz. Abdülmuttalib, Mekke'nin saygın liderlerinden biriydi. Kureyş kabilesinin reisi olarak önemli bir konuma sahipti ve bu durum, torununa sunduğu imkanları da etkiliyordu. Torununu yanından ayırmaz, ona karşı gösterdiği ilgi ve alaka, çevresindeki insanlara da örnek oluyordu. Örneğin, Kabe'nin yanında kendisi için özel olarak hazırlanan yere otururken, torunu Hz. Muhammed'i (s.a.v.) de yanına oturtur, ona kendi yanındaymış gibi bir değer verirdi. Kendi çocukları bile ona "Burada otur, babamızın yanında oturmak bizim hakkımızdır, sen oturamazsın" demeye çekinirlerdi. Bu, Hz. Abdülmuttalib'in torununa verdiği değerin en net göstergelerinden biriydi.
Bu dönemde unutulmaması gereken bir nokta da, Hz. Abdülmuttalib'in kendisinin de yaşlı olmasıydı. Torununa baktığı süre boyunca, kendi sağlık durumu ve yaşam koşulları içerisinde en iyisini yapmaya gayret etti. Bu, zorluklara rağmen sevginin nasıl galip geldiğinin bir kanıtıdır.
Amcası Ebu Talib'in Üstlendiği Rol
Hz. Abdülmuttalib de vefat edince, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu kez amcası Ebu Talib'in himayesine girdi. Ebu Talib, Hz. Muhammed'in (s.a.v.) babası Abdullah'ın öz kardeşidir. Hz. Abdülmuttalib, vefat etmeden önce çocukları arasında Peygamber Efendimizin (s.a.v.) bakımını en iyi kimin üstlenebileceğini düşünerek bu kararı almıştı. Ebu Talib, hem maddi durumu hem de Peygamber Efendimize (s.a.v.) karşı duyduğu derin sevgi ve bağlılık nedeniyle bu görevi büyük bir sorumlulukla yerine getirdi.
Ebu Talib'in bu sahiplenmesi, sadece bir akrabalık bağıyla açıklanamayacak kadar güçlüydü. O, yeğenini kendi çocuklarından ayırmadı. Hatta o kadar ki, kendi çocukları aç uyurken bile Peygamber Efendimizin (s.a.v.) karnının doyduğundan emin olurdu. Bu fedakarlık ve sevgi dolu yaklaşım, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) hayatının ilerleyen yıllarında da onun en büyük destekçilerinden biri olmasını sağladı. Ebu Talib'in bu koruyucu tavrı, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) Kureyş'in düşmanlıklarına karşı en önemli kalkanlarından biriydi.
Eğer sen de bir yakınının bakımını üstleniyorsan, Ebu Talib'in gösterdiği bu fedakarlığı ve sevgi dolu yaklaşımı kendine ilham kaynağı yapabilirsin. Bazen en büyük fedakarlıklar, en büyük sevgi bağlarını kurar.
Kimin Himayesine Gireceğini Belirleme Süreci
Hz. Abdülmuttalib'in vefatından önce torununu kimin himayesine bırakacağı konusunda gösterdiği hassasiyet de dikkat çekicidir. O, sadece kendi çocuklarının değil, aynı zamanda Peygamber Efendimizin (s.a.v.) gelecekteki güvenliği ve refahı için en doğru kararı vermeye çalıştı. Bu, bir liderin sorumluluk bilincini ve öngörüsünü de gösteren bir durumdur.
Bu süreci değerlendirirken, kendi hayatında da benzer durumlarla karşılaştığında, en doğru kararı verebilmek için sadece duygusal değil, aynı zamanda mantıksal ve sorumluluk bilinciyle hareket etmenin önemini görebilirsin. Sevdiklerin için en iyi olanı düşünmek, en büyük erdemlerden biridir.