Gulam sistemi ne zaman başladı?

Gulam Sisteminin Kökenleri ve Tarihi

Gulam sistemi, aslında çok daha eski köklere sahip bir olgu, ama Türk-İslam dünyasındaki belirgin şeklini Mescid-i Aksa'nın 1099'da Kudüs'ü kaybetmesinden sonra, Eyyûbîler döneminde daha da pekiştiğini görürüz. Tabii bu, sistemin kökten değiştiği anlamına gelmiyor. Aslında sistemin temelleri Abbasiler dönemine kadar gidiyor. Abbasiler,

  1. yüzyıldan itibaren Türk asıllı köle askerleri kullanmaya başladılar. Bunlar, siyasi olaylar ve savaşlarda kilit rol oynadılar. Bu askerler, Arap kökenli ordulara göre daha disiplinli ve sadık olarak görülüyorlardı.

Senin de fark edeceğin gibi, bu askerler sıradan kölelerden farklıydı. Onlar özel bir eğitimden geçiriliyor, efendilerine tam bir bağlılık yemini ediyorlardı. Bu bağlılık ve disiplin, onları ordunun çekirdeği haline getiriyordu. Örneğin, Abbasî Halifesi Mutasım-Billah,

  1. yüzyılda Samarra şehrini kurarken, büyük ölçüde Türk gulamları kullanmıştı. Bu, askerlerin sadece savaşçı değil, aynı zamanda devletin inşa ve idaresinde de önemli bir rol oynayabildiğini gösteriyor. Bu erken dönem uygulamalar, daha sonraki Türk-İslam devletlerinde gulam sisteminin nasıl şekilleneceğine dair bir ön hazırlık niteliğindeydi.

Gulam Sisteminin Türk-İslam Devletlerindeki Yeri

Gulam sisteminin Türk-İslam devletlerindeki en bilinen ve etkili uygulamalarını Gazneliler ve özellikle de Büyük Selçuklular döneminde görüyoruz. Gazneliler,

  1. yüzyılın sonlarında kurulduğunda, ordularının büyük bir kısmını Türkistan'dan getirilen gulam kökenli askerlerden oluşturuyordu. Sultan Mahmud zamanında Gazne ordusunun yaklaşık yüzde 60'ının gulam olduğu tahmin ediliyor. Bu askerler, hem atlı savaşçı hem de idari görevlerde kullanılıyorlardı.

Büyük Selçuklular ise gulam sistemini daha da sistematik hale getirdiler. Nizamülmülk'ün "Siyasetname"sinde bahsettiği gibi, devletin en önemli kadroları gulamlar arasından seçiliyordu. Bu sistemin en büyük avantajı, tamamen devlete ve sultana bağlı, başka hiçbir aşiret veya aile bağı olmayan bir yönetici ve asker sınıfı yaratmasıydı. Bu, merkezi otoriteyi güçlendiren çok önemli bir faktördü. Örneğin, Selçuklu devlet adamlarının ve generallerinin büyük çoğunluğu gulam kökenliydi. Bu durum, zamanla sultanların da gulamlar tarafından tahta çıkarılmasına veya tahttan indirilmesine yol açabilecek bir gücü onlara veriyordu.

Eğer bir gün siyasi bir yapılanma veya güçlü bir ordunun nasıl kurulduğunu anlamaya çalışırsan, gulam sisteminin bu "sadakat" ve "eğitim" üzerine kurulu yapısının ne kadar kritik olduğunu görebilirsin. Bu askerler, aile bağlarından yoksun oldukları için, tek bağlılıkları sultana ve devlete karşıydı. Bu da onları hem idarede hem de savaşta güvenilir kılıyordu. Tabii bu durum, zamanla gulamların kendi içlerinde de bir güç odağı oluşturmasına neden oluyordu.

Gulam Sisteminin Toplumsal ve Siyasi Etkileri

Gulam sistemi sadece askeri bir yapı değildi; aynı zamanda toplumsal ve siyasi üzerinde derin izler bıraktı. Gulamlar, iyi bir eğitim aldıklarında ve önemli görevlere getirildiklerinde, aslında bir nevi elit bir sınıf oluşturdular. Bu durum, toplumun diğer kesimleri için bir kariyer yolu olarak da görülebilirdi. Yani, bir köle çocuğu bile iyi bir eğitimle devletin en önemli kadrolarına yükselebiliyordu. Bu, klasik anlamdaki kölelik anlayışından farklı bir durum.

Siyasi açıdan bakarsak, gulam sistemi özellikle merkezileşmeyi sağlamada önemli bir araçtı. Ancak, deneyimlerime göre, zamanla bu gulamların kendi gruplarını oluşturması ve birbirlerine destek vermesi, siyasi istikrarsızlığa da yol açabiliyordu. Memlük Devleti'nin kurulması ve yönetilmesi tamamen gulam kökenli askerler tarafından gerçekleştirildi. Mısır'da 1250'de başlayan Memlük Devleti, Moğol istilasını durdurmasıyla tanınır ve bu devletin tamamı gulam askerlerinden oluşuyordu. Bu, gulam sisteminin ne kadar ileri giderek bağımsız devletler kurabildiğinin en çarpıcı örneğidir.

Eğer sen de toplumsal yapılardaki yükselme ve çöküşleri analiz etmek istersen, böyle "merkezi" ve "sadakat" üzerine kurulu sistemlerin hem güçlü hem de zayıf yönlerini anlamak önemlidir. Gulamlar, bir yandan devleti ayakta tutarken, diğer yandan da zamanla kendi çıkarlarını önceliklendirerek devletin geleceğini etkileyebiliyorlardı. Bu, her sistemde olabilecek bir durumdur.