Kapadokya ne zaman kuruldu?

Kapadokya Tarihi: Ne Zaman Kurulduğu Değil, Ne Zamandan Beri Yaşadığı Önemli

Kapadokya'nın tam olarak hangi yılda kurulduğunu söylemek, ona bir başlangıç tarihi vermek gibi bir şey olurdu ki bu, coğrafyanın kendisi kadar eski bir hikayeye haksızlık olur. Zaten "kuruluş" kelimesi, buradaki yaşamın karmaşıklığını ve sürekliliğini tam olarak ifade etmiyor. Deneyimlerime göre, Kapadokya'nın ne zaman kurulduğu sorusundan çok, ne zamandan beri bir yaşam alanı olduğu daha doğru bir soru olur.

Hititler ve İlk Yerleşimler: Milattan Önce
  1. Binyıl

Kapadokya'nın bilinen en eski yerleşim izleri, M.Ö.

  1. binyıla kadar uzanıyor. Yani yaklaşık 4000 yıl öncesine. Bu dönemde bölgede hakim olan uygarlık Hititler. Kültepe'deki (Kaniş) arkeolojik kazılar, Asur ticaret kolonilerinin de burada yoğunlaştığını gösteriyor. Bu koloniler, Anadolu'nun dışıyla ilk büyük ticaret ağlarından birini kurmuşlar ve Kapadokya bu ağın önemli bir parçası olmuş. O dönemde insanlar, şimdiki gibi peri bacalarının içine veya altına oyulmuş yerleşimler kurmuşlar mı bilemeyiz ama bu toprakların ne kadar eski bir medeniyet beşiği olduğunu buradan anlayabilirsin.

Pers Hakimiyeti ve "Kapadokya" Adının Ortaya Çıkışı: M.Ö.
  1. Yüzyıl

Kapadokya ismiyle ilk kez M.Ö.

  1. yüzyılda Pers İmparatorluğu döneminde rastlıyoruz. Persler, bölgeyi bir satraplık (eyalet) olarak yönetmişler ve bu bölgeye "Kapadokya" demişler. Pers dilinde "iyi atlar ülkesi" anlamına gelen "Katpatuka" kelimesinden türediği düşünülüyor. Bu dönemde bölge, stratejik konumu ve zengin kaynakları nedeniyle önemli bir merkez haline gelmiş. Eğer o dönemde buralarda olsaydın, Pers askerlerinin at koşturduğu, kervanların Anadolu'ya açılan kapıdan geçtiği bir manzarayla karşılaşırdın.

Roma ve Bizans Dönemleri: Hristiyanlığın Doğuşu ve Manastır Kültürü

Kapadokya'nın en bilinen özelliklerinden biri, Hristiyanlığın ilk dönemlerindeki rolü. Roma İmparatorluğu döneminde, özellikle de Hristiyanlığın yasak olduğu zamanlarda, insanlar inançlarını özgürce yaşamak için bu yumuşak kayalara oyulmuş yerleşimlere sığınmışlar.

  1. yüzyıldan itibaren ise bölge, keşişlerin ve manastırların merkezi haline gelmiş.

* Gizli Kilise ve Yerleşimler: Erken Hristiyanlar, Roma zulmünden kaçmak için yerin altına doğru genişleyen ve karmaşık tünellerle birbirine bağlanan şehirler kurmuşlar. Kaymaklı ve Derinkuyu yer altı şehirleri bunun en görkemli örnekleri. Bu şehirler, 10.000'den fazla insanı barındırabilecek kapasiteye sahipmiş. Düşünsene, günümüzdeki metropollerin temelleri atılırken, insanlar binlerce yıl önce bu kayaların içinde güvenli bir yaşam kurmuşlar.

* Freskler ve Sanat: Bizans döneminde de bu kiliseler ve manastırlar kullanılmaya devam etmiş ve içleri muhteşem fresklerle süslenmiş. Göreme Açık Hava Müzesi'ndeki Kılıçlar Kilisesi, Tokalı Kilise gibi yerlerdeki duvar resimleri, o dönemin sanatını ve inançlarını gözler önüne seriyor. Bu freskler, o dönemdeki insanların yaşam biçimleri hakkında da önemli ipuçları veriyor.

Selçuklu ve Osmanlı Dönemleri: Değişen Hakimiyet, Devam Eden Miras

Kapadokya, Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluğu dönemlerinde de önemini korumuş. Ancak bu dönemlerde bölgenin dini ve kültürel yapısında belirgin değişiklikler olmuş. Yine de, bölgenin kendine özgü mimarisi ve yerleşim biçimleri zamanla farklı kültürlerin izlerini taşıyarak bugüne ulaşmış.

Pratik Bir Öneri: Kapadokya'yı ziyaret ettiğinde, sadece peri bacalarına bakıp fotoğraf çektirmek yerine, bu yer altı şehirlerinden en az birini mutlaka gezmelisin. Kaymaklı veya Derinkuyu, sana binlerce yıl öncesine bir yolculuk yaptıracak. Ayrıca, Göreme Açık Hava Müzesi'ndeki kiliselerin duvarlarındaki freskleri yakından incelemek, bu toprakların ne kadar derin bir tarihe sahip olduğunu hissetmeni sağlayacak. Unutma, Kapadokya'nın kuruluşu tek bir tarihe sığdırılamaz, çünkü o, binlerce yıllık bir yaşamın ve evrimin sonucudur.