Mısırın fethi hangi padişah döneminde olmuştur?
Mısır'ın Fethi ve Yavuz Sultan Selim'in Vizyonu
Mısır'ın Osmanlı topraklarına katılma süreci, özellikle Yavuz Sultan Selim Han döneminde tamamlandı. Bu, sadece bir fetih olmanın ötesinde, Osmanlı Devleti'nin hem jeopolitik hem de ekonomik açıdan büyük bir sıçrama yapmasını sağlayan stratejik bir hamleydi. Deneyimlerime göre, bu fetih o dönemin siyasi ve askeri gerçeklerini çok iyi anlayan bir liderin vizyonuyla gerçekleşti.
Mercidabık ve Ridaniye: Mısır'ın Kilidi Açılıyor
Mısır'ın fetih sürecindeki en kritik iki savaş, Mercidabık Muharebesi (1516) ve Ridaniye Muharebesi (1517)'dir. Bu savaşlar, Memlük Devleti'nin çöküşünü ve bölgenin tamamen Osmanlı hakimiyetine girişini sağladı.
Mercidabık'ta, Yavuz Sultan Selim'in ordusu, Memlük Sultanı Kansu Gavri komutasındaki Memlük kuvvetlerini ezici bir üstünlükle mağlup etti. Bu savaşın sonuçları sadece askeri değil, aynı zamanda psikolojikti de. Memlüklerin yenilgisi, Suriye ve Filistin'in Osmanlı'ya kapılarını ardına kadar açtı. Ardından, Ridaniye'de faced by Tumanbay II, the new Mamluk sultan, Yavuz Sultan Selim'in taktik dehası bir kez daha kendini gösterdi. Ridaniye, Memlük direnişinin fiili olarak sonunu getirdi ve böylece Mısır, Osmanlı İmparatorluğu'nun bir eyaleti haline geldi.
Bu fetihlerin rakamsal önemine bakacak olursak: Yavuz'un ordusunda yaklaşık 60.000 asker olduğu tahmin ediliyor. Memlük ordusunun sayısı ise biraz daha fazlaydı ama Osmanlı'nın disiplini ve savaş stratejisi belirleyici oldu. Bu fetihler sonucunda, Osmanlı Devleti sadece topraklarını genişletmekle kalmadı, aynı zamanda Mısır'ın sunduğu devasa vergi gelirlerine ve baharat yolunun kontrolüne de sahip oldu. Bu, devletin maliyesini güçlendiren ve Akdeniz ticaretindeki konumunu pekiştiren bir gelişmeydi.
Hilafetin Osmanlı'ya Geçişi ve Kutsal Emanetler
Mısır'ın fethinin en önemli sonuçlarından biri de, Halifelik Makamı'nın Osmanlı padişahlarına geçmesidir. Kahire'nin fethinden sonra, Abbasi Halifesi Mütevekkil-alâ Allah, hilafet unvanını ve buna bağlı yetkileri Yavuz Sultan Selim'e devretti. Bu, Osmanlı Devleti'ni sadece siyasi ve askeri bir güç olmaktan çıkarıp, İslam dünyasının ruhani lideri konumuna yükselten bir gelişmeydi.
Bu dönemde, Mısır'da bulunan Kutsal Emanetler de İstanbul'a getirilerek Topkapı Sarayı'na yerleştirildi. Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) hırkası, sakalı şerifi gibi kutsal emanetlerin İstanbul'a getirilmesi, Osmanlı Devleti'nin İslam dünyasındaki prestijini ve manevi otoritesini daha da artırdı. Kutsal Emanetler, yüzyıllar boyunca Müslümanlar için büyük bir manevi değer taşıdı ve bu durum, Osmanlı'nın İslam dünyasındaki konumunu pekiştirdi.
Mısır'ın İdari Yapılanması ve Gelişimi
Mısır'ın fethinden sonra Yavuz Sultan Selim, bölgenin kendi iç dinamiklerini de göz önünde bulundurarak bir idari yapılanma oluşturdu. Memlüklerin yönetim sisteminin tamamen ortadan kaldırılması yerine, mevcut yapıdan yararlanarak Osmanlı'ya bağlı bir eyalet sistemi kuruldu. Bu, bölgedeki istikrarın hızla sağlanmasına yardımcı oldu.
Osmanlı'nın Mısır'daki hakimiyeti süresince, tarım, ticaret ve bayındırlık alanlarında önemli gelişmeler yaşandı. Nil Nehri'nin bereketli toprakları, Osmanlı idaresi altında daha verimli kullanıldı. Özellikle baharat ticaretinin kontrolünün tamamen Osmanlı'ya geçmesi, hem devlet hazinesine büyük katkı sağladı hem de Akdeniz ve Hint Okyanusu arasındaki ticari ilişkilerin Osmanlı güzergahları üzerinden işlemesine olanak tanıdı. Elbette bu süreçte yerel halkın da yaşam standartlarında önemli iyileşmeler gözlemlendiğini söyleyebiliriz.
Eğer sen de bu tür tarihi olayların derinlemesine etkilerini merak ediyorsan, Mısır'ın fethinin sadece bir toprak kazanımı olmadığını, aynı zamanda Osmanlı Devleti'nin kimliğini ve küresel konumunu da yeniden şekillendiren bir dönüm noktası olduğunu anlamak sana da bir bakış açısı katacaktır. Yavuz Sultan Selim'in bu fetihlerle attığı adımlar, Osmanlı'nın sonraki yüzyıllardaki gücünün temelini oluşturdu.