Osmanlı Türkçesi hangi Türk Dili dönemine ait?

Osmanlı Türkçesi ve Türk Dili Dönemleri

Osmanlı Türkçesi, Türk dilinin tarihi serüveninde kendine özgü bir yere sahip. Kimi zaman karşına çıkan o eski yazılar, metinler gözünü korkutmasın. Aslında bu dil, temelde bildiğin Türkçe'nin bir evrimi.

Osmanlı Türkçesi hangi döneme ait? Bu soruya net bir cevap vermek gerekirse, Osmanlı Türkçesi, Eski Anadolu Türkçesi döneminin devamı ve aynı zamanda klasik dönem Türk yazı dillerinden biridir. Yani, Türkçenin o büyük ağacının oldukça önemli bir dalı.

Deneyimlerime göre, Osmanlı Türkçesi'ni öğrenmek veya anlamak isteyen biri için en kritik nokta, onun hangi temeller üzerine kurulduğunu bilmektir. Bu dil, temelde Anadolu Selçuklu Türkçesi ve ondan önceki dönemlerde kullanılan Türk yazı dillerinin bir devamıdır.

Gelin, bu konuyu biraz daha açalım:

  1. Kökenler: Eski Anadolu Türkçesi'nin Mirası

Osmanlı Türkçesi,

  1. yüzyıldan itibaren Anadolu'da gelişmeye başlayan Eski Anadolu Türkçesi'nin doğal bir devamıdır. Bu dönemde, Türklerin Anadolu'ya yerleşmesiyle birlikte Arapça ve Farsça'nın etkisi artmaya başlamış, ancak dilin öz yapısı da korunmuştur. Örneğin, Mevlana Celaleddin Rumi'nin eserleri, bu geçiş döneminin önemli örneklerindendir. Onun eserlerinde hem saf Türkçe unsurlar hem de Arapça ve Farsça'dan alınmış kelimeler ve yapılar görürsün.

Rakamlarla ifade etmek gerekirse: Eski Anadolu Türkçesi'nin yaklaşık olarak 1200'lerden 1500'lere kadar sürdüğü kabul edilir. Osmanlı Türkçesi ise bundan sonra, yani

  1. yüzyıl sonlarından
  2. yüzyılın başına kadar olan dönemi kapsar.

  1. Arapça ve Farsça'nın Etkisi

Osmanlı Türkçesi'ni diğer Türk yazı dillerinden ayıran en belirgin özelliklerden biri, Arapça ve Farsça'dan alınan yoğun kelime ve tamlama yapısıdır. Bu, özellikle divan edebiyatı ve resmi yazışmalarda kendini gösterir. Örneğin, "devlet-i ebed-müddet" (ebediyen sürecek devlet) gibi tamlamalar, Arapça ve Farsça'nın dilimizdeki etkisini gösterir.

Somut bir örnek: Bir divan şiirinde karşına çıkan "bade-i gülgun" ifadesi, Farsça "bade" (şarap) ve "gülgun" (gül rengi) kelimelerinin birleşimiyle oluşur. Yani, gül renginde şarap anlamına gelir.

Bu etki, sadece kelime alımıyla sınırlı kalmamış, aynı zamanda dil bilgisel yapıda da bazı değişikliklere yol açmıştır. Ancak unutmamak gerekir ki, bu kelimelerin ve yapıların büyük çoğunluğu zamanla Türkçeleşmiş ve dilin bir parçası haline gelmiştir.

  1. Yazı Dili Özellikleri ve Değişim

Osmanlı Türkçesi, yazım ve imla açısından da kendine özgü kurallara sahipti. Arap alfabesi kullanıldığı için, Türkçenin ses yapısını tam olarak yansıtmakta bazen zorluklar yaşanmıştır. Ancak zamanla bu alanda da belirli standartlar oluşmuştur.

Pratik bir öneri: Eğer Osmanlı Türkçesi metinlerini okumak istiyorsan, öncelikle günümüz Türkçesi'ne yakın olan, daha sade metinlerle başlaman faydalı olacaktır. Tanzimat dönemi yazarları (Namık Kemal, Şinasi gibi) bu konuda iyi bir başlangıç noktası olabilir. Tanzimat'tan önceki divan edebiyatı metinleri, başlangıçta daha zorlayıcı olabilir.

Osmanlı Türkçesi'nin

  1. yüzyıl başlarına kadar kullanıldığını ve Cumhuriyet döneminde Latin harflerinin kabulüyle birlikte yerini yeni Türk alfabesi ve yeni Türkçeye bıraktığını da belirtmek gerekir. Bu, Türk dilinin çağdaşlaşma sürecinin önemli bir adımıdır.

Deneyimlerime göre, Osmanlı Türkçesi'nin sadece eski bir dil olmadığını, aynı zamanda Türk kültürünün, edebiyatının ve tarihinin anlaşılması için de anahtar bir rol oynadığını fark edeceksin. Bu yüzden, karşısına çıkan metinleri birer hazine olarak görerek yaklaşman, hem öğrenme sürecini daha keyifli hale getirecek hem de sana çok şey katacaktır.