Fazıl Say kimdir kısa bilgi?

Fazıl Say: Bir Dehanın Portresi

Fazıl Say dediğimizde aklımıza ilk gelen, piyanonun başında adeta bir şaman gibi durup notaları adeta yeniden yaratan bir sanatçı gelir. Deneyimlerime göre, onu sadece bir piyanist olarak tanımlamak eksik kalır; o aynı zamanda çağımızın en önemli bestecilerinden biri ve Türkiye'nin uluslararası arenadaki en güçlü kültürel elçilerinden.

1970 Ankara doğumlu Say, müzik eğitimine daha beş yaşında, Ankara Devlet Konservatuvarı'nda başladı. Bu erken yaşta gösterdiği olağanüstü yetenek, ilerleyen yıllarda onu dünya sahnelerine taşıyacak bir yolculuğun başlangıcıydı. 1986'da, henüz 16 yaşındayken, "Genç Sanatçılar Yarışması"nda kazandığı birincilik, onun bu yolda ne kadar iddialı olduğunu gösteriyordu. Ardından bursla Almanya'ya gidip Hochschule für Musik Köln'de eğitimini sürdürmesi, Batı klasik müziğinin temelini sağlamlaştırmasını sağladı. Bu dönemde hocası olan Alman piyanist Werner Bartschi’nin "onun gibi bir yetenekle sadece 100 yılda bir karşılaşılır" sözü, Say'ın ne denli özel bir müzisyen olduğunu zaten o yıllarda fısıldıyordu.

Fazıl Say'ın repertuvarı, klasik müzik eserlerinin yorumlanmasının ötesine geçer. Kendi besteleriyle de dinleyicilerini büyüler. Özellikle "Nazım Hikmet Oratoryosu" ve "Metin Altıok Türküsü" gibi eserleri, onun sadece bir icracı olmadığını, aynı zamanda kendi sesini bulmuş bir besteci olduğunu kanıtlar niteliktedir. Bu bestelerinde, Türk edebiyatının derinliklerinden ve Anadolu'nun ruhundan beslendiğini hissedersin. Örneğin, "Nazım Hikmet Oratoryosu"nu dinlerken, o büyük şairin sözlerinin besteyle nasıl bütünleştiğine tanık olursun. Bu eser, sadece bir müzik dinletisi değil, aynı zamanda bir kültürel anmadır.

Uluslararası alandaki başarıları ise takdire şayandır. 1994 yılında Amerika'da düzenlenen "Young Concert Artists International Auditions"da birinci olması, ona New York'ta Carnegie Hall gibi prestijli mekanlarda konser verme fırsatı sundu. Bugüne dek dünya çapında yüzlerce konser veren, sayısız ödül kazanan Say, konser salonlarını doldururken, aynı zamanda dinleyicileriyle bir köprü kurmayı başarır. Onun konserlerinde klasik müziği daha önce hiç dinlememiş kişiler bile büyülenebilir. Eğer Fazıl Say'ın bir konserine gitme fırsatın olursa, bunu kaçırma derim. O piyanonun başında adeta bir büyücü gibi.

Fazıl Say'ı anlamak, sadece bir piyanistin hayatını öğrenmek değil, aynı zamanda Türkiye'nin çağdaş sanatındaki bir kilometre taşını tanımaktır. Onun müziği, hem evrensel değerleri taşır hem de Anadolu'nun o eşsiz tınılarını barındırır. Kendi kültüründen aldığını, evrensel bir dille dünyaya anlatabilmesi, onu gerçekten özel kılan özelliklerinden biridir.