Büyük İskender, MÖ 323'te beklenmedik bir şekilde öldüğünde, ardında devasa bir imparatorluk ve cevaplanması gereken kritik bir soru bıraktı: Tahta kim geçecekti? İskender'in ani ölümü, imparatorluğunda büyük bir karmaşaya ve iktidar mücadelesine yol açtı.
İskender'in Varisleri ve Taht Kavgaları
İskender'in doğrudan bir varisi yoktu. Hamile olan eşi Roksana, İskender'in ölümünden sonra bir erkek çocuk doğurdu; bu çocuk, İskender'in oğlu IV. İskender olarak kabul edildi. Ancak IV. İskender henüz bir bebek olduğundan, imparatorluğu yönetemezdi. Bu durum, İskender'in generalleri (Diadoklar) arasında şiddetli taht kavgalarına zemin hazırladı.
Diadoklar ve İmparatorluğun Bölünmesi
İskender'in generalleri, imparatorluğun kontrolünü ele geçirmek için kıyasıya mücadele ettiler. Bu generaller arasında en öne çıkanlar şunlardı: Ptolemaios (Mısır'ı aldı), Selevkos (Babil ve doğu topraklarını aldı), Antigonos (Anadolu ve Suriye'yi aldı) ve Kassandros (Makedonya ve Yunanistan'ı aldı). Diadoklar arasındaki savaşlar, İskender'in imparatorluğunun parçalanmasına ve Helenistik krallıkların doğmasına yol açtı. İskender'in oğlu IV. İskender de bu karmaşada öldürüldü.
Sonuç
Büyük İskender'in ölümüyle birlikte tahta kimin geçeceği sorusu, uzun süren savaşlar ve siyasi entrikalar sonucunda cevapsız kaldı. İskender'in imparatorluğu, generalleri tarafından paylaşıldı ve Helenistik Çağ olarak bilinen yeni bir dönem başladı. Bu dönemde, Yunan kültürü ve düşüncesi Doğu'ya yayılarak önemli bir kültürel etkileşim yaşandı.