M Akif Ersoy istiklal marsini yazmayi nasil kabul etmistir?

Mehmet Akif Ersoy İstiklal Marşı'nı Neden Yazdı?

İstiklal Marşı'nın yazılma sürecini ve Mehmet Akif Ersoy'un bu görevi nasıl üstlendiğini merak edenlerden misin? Gel, seninle bu tarihi olayın perde arkasına, somut bilgilerle inelim. Mehmet Akif, öyle alelade bir şair değildi; vatanına sevdalı, milletinin derdiyle dertlenen bir aydındı. İstiklal Marşı'nı yazma teklifini ilk başta neden kabul etmediği ve sonra neden vazgeçtiği, aslında onun karakterini ve dönemin şartlarını çok iyi yansıtıyor.

Para Ödülü ve Akif'in Tavrı

Biliyorsun, İstiklal Marşı için bir yarışma düzenlendi. Dönemin Maarif Vekaleti (şimdiki Milli Eğitim Bakanlığı) tarafından açılan bu yarışmanın birincisine 500 lira ödül verileceği ilan edilmişti. Bugünün parasıyla belki çok büyük gelmeyebilir ama o günün koşullarında, yeni kurulan bir devletin sıfırdan her şeyi inşa etmeye çalıştığı bir dönemde bu ciddi bir rakamdı. Yaklaşık 724 şiir yarışmaya katıldı. Ancak Mehmet Akif Ersoy, bu para ödülü meselesi yüzünden yarışmaya katılmayı reddetmişti. Onun için vatanseverlik ve sanatı, para ile ölçülemezdi. Deneyimlerime göre, Akif gibi karakterli aydınlar için maddiyat, hele ki vatanın kaderinin belirlendiği böyle kritik bir dönemde, asla öncelik olamazdı. O, sanatının ve vatanperverliğinin karşılığını para olarak görmeyi kendine yediremedi. Bu, onun ne kadar ilkeli bir insan olduğunun en net göstergelerinden biriydi.

Hamdullah Suphi Tanrıöver'in İkna Çabaları

İşte burada devreye dönemin Maarif Vekili Hamdullah Suphi Tanrıöver giriyor. Yarışmaya katılan 724 şiir arasında İstiklal Mücadelesi'nin ruhunu tam anlamıyla yansıtabilen bir eserin bulunamaması üzerine, Hamdullah Suphi Bey, Mehmet Akif'in bu işi en iyi yapacak kişi olduğuna inanıyordu. Akif'in para ödülü konusundaki hassasiyetini bildiği için, ona özel bir mektup yazdı. Bu mektupta, para meselesinin kendisi için sorun olmayacağını, kazanılacak ödülün bir hayır kurumuna bağışlanabileceğini ya da hiç alınmayabileceğini belirtti. Hamdullah Suphi, Akif'e şöyle sesleniyordu: "Sizin şiiriniz, milletimizin ruhuna tercüman olacak tek şiirdir." Bu ısrarlı ve samimi davet, Akif'in tereddütlerini gidermesinde önemli rol oynadı. Çünkü Akif, paranın ödül olarak değil, bir bağış aracı olarak kullanılmasına razı oldu. Nitekim İstiklal Marşı kabul edildikten sonra aldığı 500 lirayı Darülmesai'ye (yoksul kadın ve çocuklara meslek öğreten bir kurum) bağışladı. Bu, sadece bir para bağışı değil, Akif'in vatanına ve milletine olan koşulsuz sevgisinin de bir göstergesiydi.

Milli Mücadele Ruhu ve Akif'in Vatan Sevgisi

Mehmet Akif Ersoy, sadece bir şair değildi; aynı zamanda bir mütefekkir, bir dava adamıydı. Milli Mücadele döneminde Anadolu'yu karış karış gezerek halkı bilinçlendiren, vaazlar veren, cephe gerisinde büyük bir moral kaynağı olan bir isimden bahsediyoruz. Onun için İstiklal Marşı'nı yazmak, sadece bir şiir kaleme almak değil, milletinin bağımsızlık aşkını, imanını ve direniş ruhunu mısralara dökmekti. O, bu marşı yazarken, cephedeki askerlerin, işgal altındaki şehirlerde yaşayan mazlum halkın, vatanın bağımsızlığı için canını feda eden şehitlerin duygularını düşünüyordu. Onun İstiklal Marşı'nı yazmayı kabul etmesi, aslında kişisel kaygılarını bir kenara bırakıp, milletinin ve vatanının geleceğini ön planda tutmasıydı. Bu, gerçek bir vatanseverin duruşuydu. Şiiri, Taceddin Dergahı'nda, yokluk ve zorluk içinde, adeta ilhamla birlikte kaleme aldı. 12 Mart 1921'de TBMM tarafından kabul edilen İstiklal Marşı, sadece bir şiir olmaktan öte, bir milletin bağımsızlık yemini haline geldi.

Akif'in Sanatsal ve Fikri Derinliği

Son olarak, Akif'in neden bu göreve en uygun kişi olduğunu anlamak için onun sanatsal ve fikri derinliğine de bakmak gerek. Akif, sadece ahenkli ve edebi değeri yüksek şiirler yazmakla kalmıyordu, aynı zamanda yazdığı her mısraya bir düşünce, bir ideal, bir milli ruh katıyordu. Safahat'ı okuduğunda, onun toplumsal sorunlara ne kadar duyarlı olduğunu, milletinin çektiği çileleri nasıl derinden hissettiğini anlarsın. İstiklal Marşı'nda geçen "Korkma!", "Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak!", "Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklal!" gibi ifadeler, sadece edebi güzellikler değil, aynı zamanda milli ruhu ateşleyen, umut veren, direnme gücü aşılayan güçlü mesajlardır. Bu mesajları bu kadar derinden ve etkileyici bir şekilde yazabilecek başka bir şair bulmak o dönemde gerçekten zordu. Bu yüzden Hamdullah Suphi'nin ısrarı ve Akif'in bu görevi kabul etmesi, tarihi bir zorunluluk ve milli bir şanstı.