Sait Faik Abasıyanık hangi dönem?
Sait Faik Abasıyanık Hangi Dönem?
Sait Faik Abasıyanık'ı anlamak için onun yaşadığı döneme ve bu dönemin Türk edebiyatına etkilerine bakmak şart. Sait Faik, özellikle Cumhuriyet Dönemi Türk edebiyatının önemli isimlerinden biri. Ama bu, öyle genel bir "Cumhuriyet Dönemi" demekle geçiştirilecek bir durum değil. Onun eserleri, 1930'ların ve 1940'ların Türkiyesi'nin atmosferini, insanlarını ve ruh halini o kadar canlı yansıtıyor ki, okurken adeta o günlerin içine dalıyorsun.
Deneyimlerime göre, Sait Faik'in eserlerini okurken dikkat etmen gereken en önemli dönemlendirme, onun Cumhuriyet'in ilk yıllarından II. Dünya Savaşı sonrasına kadar olan süreç. Bu dönem, Türkiye'de hem siyasi hem de sosyal anlamda büyük değişimlerin yaşandığı bir dönem. Biliyorsun, Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılıp yerine modern Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması, ardından tek parti döneminden çok partili hayata geçiş, şehirleşme, sanayileşme gibi pek çok gelişme yaşanıyor.
Sait Faik bu değişimlerin tam ortasında. Onun öykülerinde, özellikle İstanbul'un kenar mahallelerinde yaşayan sıradan insanların, balıkçıların, hamalların, fakir fukaranın hayatından kesitler bulursun. Bu insanlar, modernleşme çabalarının içinde bazen kaybolmuş, bazen de kendi küçük dünyalarında yaşamaya devam eden figürler. Örneğin, "Kayıp Aranıyor" romanında veya "Mahalle Kahvesi" gibi öykülerinde bu atmosferi çok net hissedersin. 1940'larda yayımlanmış "Lüzumsuz Adam" öyküsündeki karakterler de o dönemin ruhunu, bireysel yalnızlıklarını ve toplumsal yabancılaşmalarını yansıtıyor.
Sait Faik ve Dönemin Edebiyat Akımları
Sait Faik'i dönemine yerleştirirken aklında bulundurman gereken bir diğer önemli nokta, o dönemde Türk edebiyatında yaşanan Garip Hareketi ve bununla olan ilişkisi. Garipçiler (Orhan Veli Kanıksık, Oktay Rıfat Horozcu, Melih Cevdet Anday), şiirde ve edebiyatta geleneksel kalıpları yıkıp daha konuşma diline yakın, daha sade bir anlatım benimsemişlerdi. Sait Faik'in öykülerindeki samimiyet, gündelik hayatın içinden beslenen konuları işleyişi ve "halktan" uzaklaşmayan dili, Garip Hareketi'nin ruhuyla örtüşüyor diyebiliriz.
Ancak Sait Faik, tam olarak bir Garipçi olarak etiketlenemez. Onun bireyselliği ve kendi özgün üslubu onu diğerlerinden ayırır. Deneyimlerime göre, onu daha çok modern Türk öykücülüğünün öncülerinden biri olarak görmek daha doğru. O, öyküye yeni bir soluk getirdi. O zamana kadar daha çok olay örgüsüne dayalı veya didaktik öyküler yazılırken, Sait Faik ruh halini, anlık izlenimleri, karakterlerin iç dünyalarını ön plana çıkardı.
Eğer Sait Faik'in bu dönemdeki yerini daha iyi anlamak istersen, onunla aynı dönemde yaşayan ve benzer temaları işleyen diğer yazarların eserlerine de göz atabilirsin. Örneğin, Sabahattin Ali'nin veya Sabahattin Kudret Aksal'ın eserleri, o dönemin toplumsal ve bireysel çalkantılarını farklı açılardan yansıtır.
Pratik İpuçları: Sait Faik'i Dönemiyle Nasıl Okumalı?
Sait Faik'i okurken, sanki o dönemin İstanbul'unda bir vapurda oturmuş, etrafındaki insanları izliyormuş gibi düşün. Onun öyküleri, sana sadece bir hikaye anlatmaz; aynı zamanda dönemin kokusunu, sesini, hatta bazen de paesını hissettirir.
- Tarihi Bağlamı Göz Önünde Bulundur: Okuduğun bir öyküyü veya romanı, yazıldığı dönemin siyasi ve sosyal koşullarıyla birlikte düşün. Örneğin, 1940'lardaki kıtlık veya siyasi dalgalanmalar, karakterlerin ruh hallerini nasıl etkilemiş olabilir?
- Mekânları Keşfet: Sait Faik'in eserlerinde İstanbul'un önemi çok büyüktür. Burgaz Ada, Balat, Tophane gibi mekânları zihninde canlandırmaya çalış. Belki bir harita bile işine yarayabilir.
- Dönemin Diline Dikkat Et: Sait Faik'in kullandığı dil, kendine özgü olsa da, dönemin konuşma dilinin izlerini taşır. Bazı kelimeler veya ifadeler sana yabancı gelebilir, bu da o dönemin dilini anlamana yardımcı olur.
- Karakterlerin Ruh Halini Yakala: Sait Faik'in kahramanları genellikle toplumun dışına itilmiş, yalnızlaşmış veya hayata tutunmaya çalışan insanlardır. Onların iç dünyalarına odaklanmak, dönemin bireysel yalnızlığını anlamak açısından önemlidir.
Özetle, Sait Faik Abasıyanık'ı Cumhuriyet Dönemi'nin erken ve orta evrelerinde, özellikle de 1930'lardan 1950'lerin başına kadar olan süreçte konumlandırmak en doğrusudur. Bu dönem, onun eşsiz kaleminin hayat bulduğu, Türk öykücülüğüne bambaşka bir boyut kazandırdığı bir zamandır.