Atom bombasını kim attırdı?
Atom Bombasını Kim Attırdı? Karar Mekanizması ve Sorumluluk
Atom bombası, insanlık tarihinde benzeri görülmemiş bir yıkıma yol açan, karanlık bir sayfa. "Kim attırdı?" sorusu ise basit bir isim arayışından çok, karmaşık bir karar mekanizmasının ve dönemin jeopolitik koşullarının anlaşılmasını gerektiriyor. Hadi gel, bu kararın perde arkasına birlikte bakalım.
Kararın Mimarı: Harry S. Truman ve Stratejik Tercihler
Atom bombası kararı, birebir Amerika Birleşik Devletleri Dönemin Başkanı Harry S. Truman tarafından verildi. 12 Nisan 1945'te Franklin D. Roosevelt'in vefatıyla başkanlık koltuğuna oturan Truman, Manhattan Projesi'nden haberdar değildi ve bu projeyi öğrenmesiyle birlikte, II. Dünya Savaşı'nın Pasifik Cephesi'nde Japonya ile süren şiddetli çatışmayı sona erdirme baskısıyla karşı karşıya kaldı.
- Manhattan Projesi: 1942'de başlayan bu gizli proje, on binlerce bilim insanı, mühendis ve teknisyenin katılımıyla atom bombasını geliştirmeyi amaçlıyordu. Projenin maliyeti o dönem için dudak uçuklatıcıydı: yaklaşık 2 milyar dolar (bugünün parasıyla onlarca milyar dolar). Truman'ın başkanlık koltuğuna oturduğunda bu devasa projenin varlığından bile habersiz olması, dönemin gizlilik düzeyini ve projenin ne kadar hassas olduğunu gösteriyor.
- Alternatifler ve Tartışmalar: Truman ve danışmanları, Japonya'nın koşulsuz teslimiyetini sağlamak için farklı senaryoları masaya yatırdı. Bunlar arasında Japonya ana karasına büyük bir işgal operasyonu düzenlemek (Operation Downfall), Japonya'ya karşı deniz ablukasını sıkılaştırmak ve Sovyetler Birliği'nin savaşa katılımını beklemek vardı. Tahminler, bir işgal operasyonunun yüz binlerce Amerikalı askerin hayatına mal olabileceği yönündeydi. Bu korkunç öngörüler, atom bombasının kullanılmasını "en az kötü" seçenek olarak gösteren argümanları güçlendirdi.
- Potsdam Deklarasyonu: Truman, Churchill ve Çin Ulusal Hükümeti Başkanı Chiang Kai-shek, 26 Temmuz 1945'te Potsdam Deklarasyonu'nu yayınlayarak Japonya'ya koşulsuz teslimiyet çağrısı yaptı. Deklarasyonda, Japonya'nın teslim olmaması halinde "hızlı ve tam bir yıkım" ile karşılaşacağı belirtilse de, atom bombasından doğrudan bahsedilmedi. Japonya'nın bu deklarasyonu reddetmesi, atom bombasının kullanımına giden yolu daha da açtı.
Bilimsel Topluluğun Rolü ve İç Çatışmalar
Atom bombası sadece askeri bir karar değil, aynı zamanda bilimsel bir başarının da ürünüydü. Ancak bu başarının etik boyutu, projede yer alan birçok bilim insanını derinden etkiledi ve iç çatışmalara yol açtı.
- Leo Szilard ve Szilard Dilekçesi: Ünlü fizikçi Leo Szilard, atom bombasının yıkıcı potansiyelini ilk fark edenlerden biriydi. 1945'in ortalarında, Chicago Üniversitesi'ndeki meslektaşlarıyla birlikte bir dilekçe hazırladı. Bu dilekçe, atom bombasının savaşta kullanılmasının etik olmadığını ve Japonya'ya karşı bir uyarı atışı yapılmadan veya demonstrasyon yapılmadan kullanılmaması gerektiğini savunuyordu. Dilekçe, aralarında Nobel ödüllü bilim insanlarının da bulunduğu 70'ten fazla bilim insanı tarafından imzalandı. Ancak bu dilekçe, Truman'a ulaşana kadar etkisini kaybetti ve savaş bakanlığı tarafından göz ardı edildi.
- J. Robert Oppenheimer ve "Atom Bombasının Babası": Manhattan Projesi'nin bilimsel direktörü olan J. Robert Oppenheimer, bombanın geliştirilmesinde kilit rol oynadı. Bombanın test edildiği Trinity denemesini izledikten sonra, Hindu kutsal metinlerinden Bhagavad Gita'daki "Şimdi ben Ölüm oldum, dünyaların yok edicisi" sözlerini hatırladığı söylenir. Savaş sonrası dönemde, Oppenheimer nükleer silahlanma yarışına karşı çıkan bir figür haline geldi ve vicdani sorgulamalarıyla tanındı.
Savaşın Acımasız Gerçekleri ve İnsan Kayıpları
Atom bombasının atılması kararı, II. Dünya Savaşı'nın acımasız ve ölümcül gerçeklerinin bir yansımasıydı. Pasifik Cephesi'ndeki çatışmalar, her iki taraftan da inanılmaz insan kayıplarına yol açıyordu.
- Okinawa ve Iwo Jima: Japonya'nın son savunma hatlarından olan Okinawa ve Iwo Jima muharebeleri, savaşın ne kadar şiddetli ve kanlı olabileceğini gösterdi. Okinawa'da 12.000'den fazla Amerikan askeri hayatını kaybederken, Japon tarafında 100.000'den fazla zayiat verildi. Bu muharebeler, ana karaya yapılacak bir işgalin çok daha büyük kayıplara yol açacağı endişesini artırdı. Japon askerlerinin fanatik direnişi, intihar saldırıları (kamikaze) ve sivillerin de direnişe dahil olması, Amerikan askeri liderlerini farklı bir çözüm aramaya itti.
- Hiroşima ve Nagazaki: 6 Ağustos 1945'te Hiroşima'ya atılan "Little Boy" ve 9 Ağustos 1945'te Nagazaki'ye atılan "Fat Man" atom bombaları, anında on binlerce insanın ölümüne ve şehirlerin tamamen yok olmasına neden oldu. Sonraki aylarda radyasyon zehirlenmesi ve yaralanmalar nedeniyle ölenlerin sayısı yüz binleri aştı. Bu olaylar, Japonya'nın 15 Ağustos 1945'te teslim olmasına yol açtı ve II. Dünya Savaşı'nı resmen sona erdirdi.
Atom bombasının kim tarafından attırıldığı sorusunun cevabı, yalnızca Harry S. Truman'ın adı değildir. Bu, aynı zamanda bir dönemin siyasi baskıları, askeri stratejileri, bilimsel gelişmelerin etik sorgulamaları ve savaşın yıkıcı sonuçlarının birleştiği karmaşık bir kararın yansımasıdır. Bu olay, insanlığın bilimsel gücünün ve bu gücün kötüye kullanıldığında ne kadar trajik sonuçlar doğurabileceğinin acı bir hatırlatıcısı olarak tarihe geçmiştir.