Dünyanın ilk üniversitesi hangisi?

Dünyanın İlk Üniversitesini Keşfediyoruz: Bologna mı, Karaviyyin mi?

Hemen konuya girelim: “Dünyanın ilk üniversitesi hangisi?” sorusunun cevabı, soruyu nasıl sorduğumuza bağlı olarak değişiyor. Eğer üniversiteyi bugünkü modern anlamıyla, yani belirli bir statüye, müfredata ve kurumsal yapıya sahip bir eğitim kurumu olarak ele alırsak, genellikle akla ilk gelen isim İtalya'daki Bologna Üniversitesi oluyor. 1088 yılında kurulan Bologna, Avrupa'daki üniversite modelinin de temellerini atmış kabul ediliyor. Peki, bu ne demek?

Bologna Üniversitesi: Avrupa Üniversiteciliğinin Atası

Bologna, Avrupa'da öğrenci ve öğretmenlerin bir araya gelip belirli bir alanda eğitim verdiği, diplomanın bir önemi olduğu ve bir tür özerkliğe sahip kurumların başlangıcı. Dönemin ihtiyaçlarına göre, özellikle Hukuk eğitimi başta olmak üzere, tıp ve diğer alanlarda bilgi birikimini aktarmayı amaçlamış. Yaklaşık 10.000 öğrenciye ev sahipliği yapmasıyla o dönemin şartlarında devasa bir bilgi külliyatı demek. Bologna'nın önemi, sadece eğitim vermesiyle sınırlı kalmayıp, bu yapının Avrupa'nın diğer şehirlerine yayılması ve üniversite kavramını bugünkü haline getirmesinde yatıyor. Eğer sen de bilgiye ulaşma ve bu bilginin organize bir şekilde aktarılmasına değer verirsen, Bologna'nın bu mirası takdire şayan.

Karaviyyin Üniversitesi: Daha Eskisi, Farklı Bir Yaklaşım

Ancak madalyonun bir de diğer yüzü var. Fas'ın Fes şehrinde bulunan Karaviyyin Üniversitesi (El-Karaviyyin), 859 yılında kurulmuş ve Guinness Rekorlar Kitabı tarafından dünyanın en eski, kesintisiz eğitim veren kurumu olarak kabul ediliyor. El-Fatima el-Fihri tarafından kurulan bu yapı, aslında bir cami etrafında gelişmiş bir eğitim merkezi. Başlangıçta dini eğitim ve Kur'an ilimleri üzerine yoğunlaşsa da, zamanla fıkıh, matematik, astronomi gibi farklı alanlarda da eğitim vermeye başlamış.

Deneyimlerime göre, buradaki temel fark, "üniversite" tanımımıza giriyor. Karaviyyin, bir cami külliyesi içinde şekillendiği için, Batı'daki modern üniversite modelinden farklı bir yapıya sahip. Yani, Bologna gibi özerk bir öğrenci/öğretmen birliği ve belirli bir kurumsal yapıdan ziyade, bir dini kurumun eğitim fonksiyonunu genişletmesi şeklinde düşünebilirsin. Ancak, bilimsel araştırmaların yapıldığı, bilgi aktarımının kesintisiz devam ettiği gerçeği de yadsınamaz.

Peki, sen hangi tanımı daha çok benziyorsun? Eğer soru "bugünkü anlamda üniversite" ise Bologna öne çıkıyor. Eğer soru "en eski sürekli eğitim veren kurum" ise Karaviyyin ilk sırada yer alıyor.

Öğrenme Yolculuğunda Pratik İpuçları

Bu konuyu araştırırken şunu fark ettim: Tarih boyunca bilgiye ulaşma ve yayma biçimleri değişse de, öğrenme tutkusu hiç değişmemiş. Sen de öğrenme yolculuğunda şu noktalara dikkat edebilirsin:

* Farklı Kaynakları Karşılaştır: Tek bir kaynağa bağlı kalma. Bologna ve Karaviyyin örneğinde olduğu gibi, farklı bakış açıları ve tanımlar konuyu daha iyi anlamana yardımcı olur.

* Bağlamı Anla: Kurumların kurulduğu dönemin sosyal, kültürel ve siyasi koşullarını göz önünde bulundur. Bu, neden böyle bir yapının ortaya çıktığını anlamanı sağlar.

* Öğrenmenin Sürekliliğine Odaklan: Bilgi, bir yerden bir yere aktarılırken şekillenebilir. Önemli olan, bilginin nesilden nesile, biçimi değişse de aktarılmasıdır.

Unutma, dünyanın ilk üniversitesini tartışmak, aslında bilgiye verdiğimiz değeri ve bu bilginin nasıl organize edilip aktarıldığına dair binlerce yıllık bir süreci anlamak demek. Hangisi ilk olursa olsun, bu mirasa sahip çıkan tüm kurumları saygıyla anmak gerekiyor.