Dünyayı küreye benzeten Türk bilgini kimdir?

Dünyanın Küresel Şekli ve Türk Bilginleri: Kim Kimdir?

Dünyanın küresel bir şekle sahip olduğu fikri, modern çağda keşfedilmiş bir bilgi gibi algılansa da, aslında çok eski zamanlardan beri farklı medeniyetlerde bu konuda düşünceler ve gözlemler mevcuttu. Özellikle İslam coğrafyasındaki alimler, bu konuda önemli katkılar sağlamışlardır. Genellikle "Dünyayı küreye benzeten Türk bilgini kimdir?" sorusu akla geldiğinde, tek bir isimden bahsetmek yerine, bu alanda farklı dönemlerde öne çıkan birkaç önemli figürü incelemek daha doğru bir yaklaşım olacaktır.

Birinci Durak: El-Biruni ve Gözlemleri

Deneyimlerime göre, dünyanın yuvarlaklığı konusunda en çok adı geçen ve bilimsel temellere oturtulmuş çalışmalar yapan Türk-İslam bilgini Ebu Reyhan Muhammed bin Ahmed el-Biruni'dir.

  1. yüzyılın sonu,
  2. yüzyılın başlarında yaşamış olan Biruni, sadece bir matematikçi, astronom ve coğrafyacı değil, aynı zamanda çok yönlü bir bilim insanıydı. Onun en bilinen çalışmalarından biri, dünyanın çapını ve çevresini hesaplama girişimidir. Biruni, Hindistan'da yaptığı gözlemlerle, bir dağın yüksekliğini ve ufuk çizgisinin eğimini kullanarak dünyanın yarıçapını oldukça isabetli bir şekilde hesaplamıştır. Bu hesaplamalar, o dönemdeki teknolojik imkanlar düşünüldüğünde gerçekten hayranlık uyandırıcıdır. Elde ettiği sonuçlar, modern ölçümlere oldukça yakındır. Örneğin, o dönemde bilinen en yüksek dağlardan biri olan Nandana Dağı'ndan yaptığı ölçümlerle dünyanın çevresini yaklaşık 40.000 km olarak bulmuştur ki, bu rakam günümüzdeki 40.075 km'lik ekvator çevresine oldukça yakındır. Bu da, onun dünyanın küresel şeklini sadece teorik olarak kabul etmekle kalmayıp, bunu deneysel olarak da kanıtlamaya çalıştığını gösterir.

İkinci Durak: Uluğ Bey ve Semerkant Rasathanesi

Bir diğer önemli isim ise

  1. yüzyılda yaşamış olan Uluğ Bey'dir. Timur İmparatorluğu'nun padişahı olmasının yanı sıra, kendisi de büyük bir astronom ve matematikçiydi. Semerkant'ta kurduğu rasathane, dönemin en gelişmiş bilim merkezlerinden biriydi. Uluğ Bey ve ekibi, burada yaptıkları hassas gözlemlerle yıldız katalogları oluşturmuş ve gezegenlerin hareketlerini incelemişlerdir. Bu tür astronomik çalışmalar, dünyanın küresel olduğu varsayımı üzerine inşa edilmiştir. Çünkü gezegenlerin ve yıldızların hareketlerini doğru bir şekilde modelleyebilmek için, gözlem noktasının (yani dünyanın) şeklinin küresel olduğunun kabul edilmesi şarttı. Uluğ Bey'in "Zic-i Sultani" adlı eseri, onun bu alandaki derin bilgisini ve dünyanın küresel yapısını kabul ettiğini açıkça ortaya koyar. Onun gözlemleri, dünyanın eğimi ve enlemlerin belirlenmesi gibi konularda da temel teşkil etmiştir.

Üçüncü Durak: Diğer İslam Bilginleri ve Genel Kabul

Aslında, Biruni'den çok daha önce, hatta

  1. yüzyıldan itibaren İslam dünyasında birçok bilim insanı dünyanın küresel bir şekle sahip olduğunu kabul ediyordu. Örneğin, Harizmi'nin coğrafya üzerine yazdığı eserler ve İbn Hurdazbih'in "Kitab al-Mesalik ve'l-Memalik" gibi seyahatnameler, dünyanın yuvarlak olduğu fikri üzerine kurulmuştur. Hatta, halife Memun döneminde (
  2. yüzyıl) dünyanın çevresini ölçmek için çöle iki ayrı ekip gönderildiği ve bu ekiplerin yaptıkları ölçümlerin modern değerlere oldukça yakın sonuçlar verdiği bilinmektedir. Bu da gösteriyor ki, Türk-İslam coğrafyasında dünyanın küresel olduğu bilgisi, tek bir dahi tarafından ortaya atılan bir fikir olmaktan ziyade, uzun bir bilimsel geleneğin ve birçok alimin ortak çabasının bir sonucuydu. Bu alimler, antik Yunan bilgisini geliştirmekle kalmayıp, kendi gözlemleri ve matematiksel yöntemleriyle bu bilgiyi daha da ileri taşımışlardır.