Son Dakika
Durmadan yürüyor kent. Mesli ayaklarıyla. Dövmeli pazuları, zinciri, palaskası, kıyıcı adımlarıyla yürüyor. Bel vermiş binaları, delik deşik duvarları, bir bulamaca, bir keşmekeşe dönmüş çarşısı pazarıyla yeni yollar açıyor kendine. Yeni sokaklar, yeni caddeler.
AŞK BU’dan alıntıladığım bu bölüm ille de Sivas’ı anlatmıyor Bedriye. Doğup büyüdüğüm kentin bitmeyecekmiş gibi güneşli günlerini de yaşadım. Ama su çürüyor Bedriye, tuz koktu, bir parmak balda ağız dolusu acı.
Bilirsin karanlıkta bir ışık arar, bulunca da dönüp dönüp bakarız.
Sivas Devlet Tiyatrosu’nda sergilenmekte olan bir oyundan, Turgut Özakman’ın Fehim Paşa Konağı’ndan söz etmek istiyorum.
Brecht’in bile ayakta alkışlayacağından emin olduğum bu oyun, bu profesyonel ekip, doğal ki en ağırlıklı rollerden birini izleyiciye yüklüyor.
Osmanlı tarihinden bir kesite göz atarken istibdatçı Fehim Paşa ve ittihatçı Deli Suat Paşalarla tanışıyoruz. Eski kabadayılardan Rasim Baba’nın trajedisine üzülüyor, dönem değişse bile insanlık durumunun değişmediğini görüyoruz. Derken Rasim Baba’nın oğlu Yusuf’la birlikte aşk çıkıyor karşımıza; “ en güzel aşk şiirlerine bile siyah çelenk bıraktıracak, ölü aşk!” Ne ki bütün bunlar düze çıkarmıyor bizi. İyisi mi aşkı bir yana itip Yusuf’un ağzından konuşalım;
Namlunun ucunda çiçek açmıyor Bedriye; kuş uçmuyor.
Kan gölünde ne yazık barış yeşermiyor!
Aylar, yıllar geçebilir Bedriye, daha çok oyun izleriz bu sahnede, çok kumpasa tanık oluruz.
Ama hiçbir oyunun değiştiremeyeceği bir gerçek var elimizde: Onurlu bir yaşamın biricik karşılığı kendimiz olmalıyız, kayıplarımız ve kazançlarımızla, başardıklarımız ve başaramadıklarımızla yalnız kendimiz.
Sevgilerimle.
“FEHİM PAŞA KONAĞI” için 1 yorum
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
18 Kasım 2016 Köşe Yazıları
18 Kasım 2016 Köşe Yazıları
16 Kasım 2016 Köşe Yazıları
15 Kasım 2016 Köşe Yazıları
ŞÜKRAN YOLLADIĞIN MEKTUBU OKUDUM. DÜŞÜNCELERİMİ MEKTUPLA BİLDİRECEĞİM